Öncelikle, markanın bir ses ürünün bir hatıra eşyası olduğunu iyi anladılar. | TED | أولا، فهموا جيدا أن العلامة التجارية هي صوت، وأن المنتج هو تذكار. |
Ve hatta, ürünün şekil manipulasyonuna bile belli sınırlar içinde dahil olabilirsiniz. | TED | و ايضا يمكنك الاشتراك في التلاعب بشكل المنتج ولكن ضمن حدود آمنة. |
Bazen Facebook kullanıcıların müşteri değil ürünün kendisi olduğunu söylüyor. | TED | ويقال أحيانا عن الفيسبوك بأن المستخدمين ليسوا زبائنًا، لكنهم المنتج. |
Daha önce belirttiğim gibi, palmiye yağı birçok ürünün yapımında kullanılıyor. | TED | وكما ذكرت سابقا، يستخدم زيت النخيل في صناعة العديد من المنتجات. |
Ben neyi iyi satarım? ürünün önemi yok. İnsanlar ürünü değil seni alıyor. | Open Subtitles | أي منتج على الإطلاق، وستملك كل ما تريد من المال الذي تحلم به |
Tüketiciler olarak, işlemden uzak, sadece ürünün son haliyle muhatap oluyoruz. | Open Subtitles | كمستهلكين , ونحن بمنأى عن عملية والتعامل فقط مع المنتج النهائي. |
Doğru da olacak, çünkü içindeki ürünün kalitesini vaat edecek. | Open Subtitles | و سيكون حقيقياً ، لأنه سيعد بجودة المنتج الذي بداخله |
FDA'in aldığı kararlar ürünün piyasadan toplanıp sonra da yok edilmesi gerekiyordu. | Open Subtitles | المنتج كان يفترض ان يدمر بعدما سحبته وكالة الأغذية والدواء من الأرفف |
Ve bu makinenin içinde olan bir işlem ürünün katman katman üretildiği anlamına gelir. | TED | والعملية التي تحدث داخل الآلة سيعني ان المنتج يصنع طبقة تلو الاخرى |
Ama bu gerçekten toplu kişiselleştirme değil; bunlar değişken ürün olarak biliniyor, yani aynı ürünün çeşitleri. | TED | و لكن ليس هذا تخصيص كبير هذا يعرف بالانتاج المختلف اختلاف في نفس المنتج |
ürünün ne renk olacağını hatta ne malzemeden olacağını yönetebilirsiniz. | TED | يمكنك توجيه لون المنتج ماذا سيكون، او ربما, المواد |
Yeni bir ürün oluşturmak, yeni bir ürün geliştirmek ya da yeni bir üretmek ama yeni bir ürünün kendisi değil mi? | TED | فهو يختص بكيفية إنشاء منتج جديد أو تطوير منتج جديد أو تصنيع منتج جديد، ولكن ليس المنتج الجديد بحد ذاته؟ |
Daha sonra fark ettik ki; bir ürünün başarılı olması için işe dahil olması gereken çeşitli dallarda insanların olması gerekli, üretim, maliye, dağıtım, düzenleme. | TED | حسناً تبين أن هناك تلك الكوكبة من الناس الذين هم معنيين بهذا المنتج ليكون ناجحاً: التصنيع، التمويل، التوزيع، القانون. |
İstiflemeden kastettiğim, uyum içinde çalışması için tüm ürünün bir çok parçaya bölünmesi. | TED | البديل التراص يعني أن المنتج بأكمله يتكون من الأجزاء الفردية المختلفة التي يجب أن تعمل في انسجام تام. |
Havuz bugün şimdiden çalışıyor, iki ay sonrasında jenerik üreticiler bu ürünün ihtiyacın olduğu her yerde ve her zaman için satışa çıkabilmesini sağlıyorlar. Bu emsali olmayan bir olay. | TED | التجمُع يعمل بالفعل اليوم ، بعد شهرين ، مع مصنعين للأدوية غير المسجلة للتأكد من أن هذا المنتج يمكن أن يذهب إلى السوق بتكلفة منخفضة أين ومتى دعت الحاجة إليه. |
Bunlardan ilki ürünün en üst kalite olması. | TED | و أول شيء هو أن هذا المنتج يجب أن يكون عالميا |
Yağlar birçok ürünün üretiminde kullanılır. | TED | زيوت يمكن استخدامها لصناعة العديد من المنتجات. |
Bu biçim mikroplar için doğru olduğu kadar, fikirler davranışlar, pazara sunulan yeni ürünün benimsenmesi için de geçerli. | TED | و هذا ينطوي على الجراثيم، و الأفكار و تبني المنتجات ، و السلوك و الأمور المشابهة |
Şirket ürünün peşinden ancak yan etkileri en aza indirgeyebilirse gider. | Open Subtitles | الشركة ستتابع أي منتج اذا ابقينا مضاد التأثير في حده الأدنى |
Yani, şu anda bile, insanlara sorun, "Niçin senin ürünün veya firman başarısız oldu?" | TED | حتى اليوم، تسأل الناس، " لم تظن أن منتجك فشل أو شركتك فشلت ؟ " |
Çoğumuz asıl istediğimizin ürünün kendisinin değil o ürünün amacı olduğunu unuturuz. | Open Subtitles | وآخرين عند الحاجة. ينسى الكثيرون أنهم لا يحتاجون إلى السلعة في ذاتها |
Ne kadar ilginç ki... televizyona çıkıp başarılı olduğum anda... ürünün fiyatı birden arttı. | Open Subtitles | ومن الغريب أنني ما أن حققت النجاح على التلفاز حتى ارتفع سعر منتجاتنا |
Nem yükseldiğinde ve ürünün bulanıklaşmaya başladığında ne olacak? | Open Subtitles | عندما الرطوبة ترتفع حدّتها، ويُصبح مُنتجك غير صافٍ. |
Daha önce, ürünün kendisi için temel ihtiyaçları kısmaktan bahsettik. Orada, yoksulluk ve adaletsizlik gibi terörizmi besleyen tüm bu tür konuları bulmaya çalışmış olabilirsiniz. | TED | لقد تحدثنا عن إنهاء الحاجة الأساسية للمنتج نفسه. قد تنظرون إلى الفقر، الظلم، وكل هذه الأمور التي تغذي الإرهاب. |
Çöpün nereden geldiğini bilemesem de etiket sayesinde bir ürünün nerede üretildiğini görebiliyorum. | TED | رغم أنني لا أعلم أبدا متى تم رمي المنتوج. يمكنني أن أعلم متى تم إنتاج المنتوج من خلال الملصق عليه. |