Danny aydınlatma sahnelerini konuşalım ve baba ve oğul arasındaki dramatik gerilimi yükseltmek için nasıl ışıklandırma kullandığından konuşalım. | Open Subtitles | داني , دعنا نتحدث عن الإضاءة التي استخدمتها وكيف استخدمت الضوء لتركز على الحدث الدرامي بين الأب و الولد |
1930larda, Richard Kelly modern ışıklandırma tasarımı için bir metodoloji tarif eden ilk kişiydi. | TED | في عام 1930 ، كان ريتشارد كيلي أول شخص يصف بواقعية منهجية تصميم الإضاءة الحديثة. |
Ya da bunun gibi, kendisinin yaptığı bir ışıklandırma tasarımı General Motors için, teşhir alanı için. Ve o mekana girersiniz, | TED | أو شيئا من هذا القبيل ، وهو تصميم الإضاءة الذي قام به لجنرال موتورز ، من أجل معرض السيارات. وما ان تدخل المعرض |
Eğer dijital kameram olsaydı bu kadar ışıklandırma ekipmanına ihtiyacım olmazdı. | Open Subtitles | لو كانت عندي كاميرا رقمية لما احتجت الى كثرة اجهزة الاضاءة |
- Ağaçları ışıklandırma çok önemli bir şey... ve ben de kasabanın doktoruyum, yani herkes burada olmama bel bağlamış durumda. | Open Subtitles | إضاءة الشجرة خطب جلل وأنا طبيبة البلدة، لذلك يعتمد الجميع علي وجودي هنا |
Bu üç farklı element, birlikte daha iyi hissetmemiz için ışıklandırma çevresi inşa ediyor. | TED | هذه العناصر الثلاثة المتميزة ، تشكل معا بيئة الإضاءة التي تساعدنا على الشعور بصورة أفضل وراحة أكبر |
Ve arkalarında, Seagram Binasını görüyorsunuz, daha sonraları modern ışıklandırma tasarımının ikonu haline geldi. | TED | وراءهم ، فأنت ترى مبنى سيجرام والذي تحول لاحقا إلى رمز من رموز تصميم الإضاءة الحديثة. |
Bir mağazadaki en büyük üç enerji tüketimi ısıtma ve iklimlendirme, sonra ışıklandırma ve en son da soğutma. | TED | اكبر 3 استخدامات للطاقة في المحال كانت : التسخين وتكييف الهواء ، ثم الإضاءة ، وبعدهم التبريد. |
Ama sonra ilk ışıklandırma deneyimimi edindim. | TED | ولكن بعد ذلك تعرضت لأول تجربة مع الإضاءة. |
Yüzlerce rötuş görevlisi, ışıklandırma ve makyaj uzmanları vardı. | TED | كان هناك العشرات من الفنيين وخبراء الإضاءة وخبراء التجميل |
İşte, bu filmler çirkin filmler ayrıca, kadınları ve dişileri küçük düşürüyor ve ayrıca ışıklandırma da hiç güzel olmuyor ve Monica, sen devam et. | Open Subtitles | حسنا هذه الأفلام تهاجم وتقلل من قيمة النساء بشدة و الإضاءة غير مغرية |
Ne sandın ki, kötü ışıklandırma şartlarında birden öteceğini mi? | Open Subtitles | ما الذي تظنه هل سينهار تحت ظروف الإضاءة السيئة؟ |
Tahminimizce ışıklandırma kirişi, dünkü provadan sonra sahnede bırakılmış. | Open Subtitles | حسب ما نتوقع، فدعامة الإضاءة رفعت من فوق خشبة المسرح بعد بروفة يوم الأمس |
Yani, kasvetli ışıklandırma nerede? 50 samuray kılıcının durduğu cam bölme nerede? | Open Subtitles | أعني، أين الإضاءة المزاجيّة، والحقيبة الزجاجيّة التي بها 50 سيف ساموراي؟ |
İyi bir ışıklandırma her şeyi gizleyebilir. | Open Subtitles | أعني ، الإضاءة الجيدة يمكنها إخفاء أي شيء |
Sonra ışıklandırma direktörüne gösterince o da heyecanlandı. Çok geçmeden direktöre 50 kişiyle dolu karanlık bir odada gösteriyordum. | TED | ثم قدمته لمخرجة الإضاءة فتحمسّت. |
Bununla, bir dizi ışıklandırma altında yüzümü yeni baştan düzenleyebiliriz. | TED | وبواسطة تلك المعدات، نستطيع إعادة بناء وجهي تحت ظروف الاضاءة الوافرة، |
Londra henüz bir köyken Arap şehri Kordoba'da 5 km boyunca ışıklandırma olduğunu biliyor muydunuz? | Open Subtitles | اتعلم ايها الملازم فى المدينة العربية قرطبة كان هناك الالاف من الاضاءة فى الشوارع عندما كانت لندن قرية صغيرة. |
Önümü çok zor görüyorum. Yolda ışıklandırma yok. | Open Subtitles | من الصعب الرؤية هنا لا يوجد اية إضاءة في هذا الطريق |
Şöyleki, gerçekten, işlemlerimizin büyük bir kısmı Benjamin'in belirmek zorunda olduğu tüm yerlerde bir ışıklandırma ortamı yaratmaktı, böylece Ben' in kafasını herhangi bir sahneye koyabilirdik ve bu gerçek dünyadaki diğer aktörlerin üzerinde kullanılan ışıklandırmayla birebir örtüşürdü. | TED | فإن جزءا كبيرا من عملياتنا كان عبارة عن خلق بيئة للإضاءة في كل موقع كان على بنيامين أن يظهر فيه حتى نتمكن من وضع رأس بنيامين في أي مشهد وأن تتطابق تماما مع أي إضاءة مع أي ممثل آخر في العالم الحقيقي. |
Işıklandırma tamam zaten. | Open Subtitles | لقد تم الأعتناء بكل مصادر الأضاءة |
Işıklandırma için hat çekilmişti. O yüzden ev aletleriniz ampulun duyuna bağlanırdı. | TED | بل زودوها بها للإضاءة. لذا فأجهزتكم سوف تُوصل بها. |
Üst değiştirmek ve ışıklandırma aklımı işte olmadığıma ikna edecek. | TED | تغيير الملابس والإضاءة سيحيلاني إلى خارج أجواء العمل. |
ve eğer ışıklandırma çok güçlü olmasaydı, İşte orada. Objeyi kavrıyor ve taşıyor, | TED | فإذا كانت الإضاءه غير قوية ها هو يحمل الغرض قبالة الناقل |