Açılış teklifine bakınca pek Şaşırtıcı değil. | Open Subtitles | ولكنّ ذلك ليس مفاجئاً مع الحد الأدنى الذي وضعتِه |
Siyahi kadınların maruz kaldığı şiddet öyle bir boyutta ki bazılarının polisle karşılaşmalarından sağ çıkamaması hiç de Şaşırtıcı değil. | TED | المستوى من العنف التى تواجهه المرأة السوداء ليس مفاجئًا حيث لم تنجو بعضهن من مواجهات الشرطة. |
Şey bu Şaşırtıcı değil , ancak biz onları ayrıca dürüstlük, zeka, cana yakınlık, şiddete meyil açısından da yargılamalarını istedik. | TED | حسناً هذا ليس مفاجئا ، ولكننا طلبنا منهم الحكم على المرضى على الصدق ، الذكاء، الود ، العنف. |
14 ila 17 yaş arası ergen kızların yarısından daha azının hiç mastürbasyon yapmamış olmaları Şaşırtıcı değil. | TED | لا عجب أن أقل من نصف الفتيات المراهقات بين عمر 14 إلى 17 لم يمارسن الإستمناء على الإطلاق. |
Evet, bu bir gizem, değil mi? Farklı görüşlerimizin olması Şaşırtıcı değil ancak bu birlikte çalışamayacağımız anlamına gelmez, değil mi? | Open Subtitles | ليس مُستغرباً أنّ لدينا منظور مُختلف، لكنّه لا يعني أننا لا نستطيع العمل معاً، صحيح؟ |
Ama bu Şaşırtıcı değil. O da benim gibi bir yalnız kurttur. | Open Subtitles | هذا ليس غريباً على أية حال, فهو ذئب مُنفرد مِثلى تماماً. |
Herkesin buna ikna olması Şaşırtıcı değil, değil mi? | TED | ليس من المستغرب أن يعتاد الجميع على ذلك، صحيح؟ |
Göğsündeki izlere bakarsak, bu hiç de Şaşırtıcı değil. | Open Subtitles | و الذي لا يعد مفاجأة بالنظر إلى الخدوش التي على ظهرك صدرك |
Bir aile evi. Şaşırtıcı değil. | Open Subtitles | إنه البيت العائلي, إنه ليس مفاجئاً |
Aslında pek de Şaşırtıcı değil. | Open Subtitles | وهو أمر ليس مفاجئاً في الحقيقة |
Üzücü ama Şaşırtıcı değil. | TED | إنه أمر محبط، لكنه ليس مفاجئًا. |
Bu, pek Şaşırtıcı değil. | TED | حسناً، هذا ليس مفاجئًا. |
Bu çok kötü, yine de fazla Şaşırtıcı değil. | Open Subtitles | حسنا ، أمر سئ للغاية و لكنه ليس مفاجئا |
R.S. : Belki de Ivan’ın Joshua’nın sandviçini aldığı için kötü olduğunu düşünmesi Şaşırtıcı değil. Çünkü Ivan’ın Joshua’nın sandviçini alma nedenini kendi kirli sandviçini yemek istememe sanıyor. | TED | آر . إس . : لذا ربّما ليس مفاجئا أنه يعتقد أن إفان دنئ لأخذ ساندوتش جاشوا . بما أنه يعتقد أنّ إيفان قد أخذ ساندوتش جاشوا لتجنّب أكل ساندوتشه المتسخ الخاصّ به . |
Benim gibi araştırmacıların bunu anlayıp geliştirme konusunda ilgili olması çok da Şaşırtıcı değil. | TED | إذًا لا عجب أن باحثين مثلي مهتمون جدًا بفهمها وابتكار طرق لتحسينها. |
İlişki yaşadığın birinin sır sakladığını öğrenince tepesinin atması Şaşırtıcı değil. | Open Subtitles | أجل، حسناً، ذلك ليس مُستغرباً عندما تجد شخصاً أنت معه في علاقة يكتم سراً. |
Şaşırtıcı değil, radyo bozulmuş. | Open Subtitles | ليس غريباً أن يكون الراديو عطلان |
17 yılını saklanarak geçirmiş biri için Şaşırtıcı değil. | Open Subtitles | ليس من المستغرب بالنسبة لرجل قضى 17 عاما مختبئا. |
Aslında o kadar da Şaşırtıcı değil yani. Öyle değil. | Open Subtitles | لذا فالأمر لا يعد مفاجأة إلى هذه الدرجة |
Ölüm sebebi Şaşırtıcı değil. | Open Subtitles | سبب موتها ليس مفاجئ |
Sizin gibi ayyaş serseriler sokaklardayken pek Şaşırtıcı değil. | Open Subtitles | لست متفاجأة من انتشار الرعاع السكارى بالشوارع |
- Sizin yaşınızda biri için bu Şaşırtıcı değil. | Open Subtitles | نعم، وفي عمرك هذا لا يدهشني |
Babasının eimizdeki en iyi Jedburgh komutanı olduğunu düşünürsek, Şaşırtıcı değil. | Open Subtitles | لا مفاجأة هناك، معتبرا الده هو القائد جيدبيرغ أفضل ما لدينا. |
Sezona nasıl başladıkları düşünülecek olursa bu Şaşırtıcı değil. | Open Subtitles | لا مفاجأت يعطوهم البداية فى الموسم |
Kadınlar, müzmin bir şekilde, kendilerini erkeklere kıyasla daha güçsüz hissediyorlar. Bu Şaşırtıcı değil. | TED | النساء يشعرون بشكل دائم بأنهن اقل قوة وسلطة من الرجال. لذا فهذا لم يكن مفاجئا ، لكن هناك شيء آخر لاحظته |
Yani bir bakıma, çok da Şaşırtıcı değil. | TED | إذا بشكل ما، فإن الأمر ليس مستغرباً جداً. |