Her zaman geç kalır. şans için atalarımıza dua etmeliydim. | Open Subtitles | كل الأيام ستكون متأخرة كان يجب أن أصلى إلى الجدود لجلب الحظ |
Her zaman geç kalır şans için atalarımıza dua etmeliydim | Open Subtitles | كل الأيام ستكون متأخرة كان يجب أن أصلى إلى الجدود لجلب الحظ |
Yanınızdaki kadın şans için zarlara dokunuyordu. | Open Subtitles | المرأة التى كنت معها فى البار . كانت تمسك النرد من أجل الحظ |
Eğer şans için geldiysen, iki saat geç kaldın. | Open Subtitles | إن كان هذا من أجل الحظ, فأنت متأخرة ساعتين. |
İyi şans için Hristiyan alemindeki en kutsal emanetlerden birini taşıyordu: Meryem Ana'ya ait olan örtü. | TED | للحظ الجيد حمل واحدة من أقدس الآثار في العالم المسيحي: الحجاب الذي كان ينتمي إلى مريم العذراء. |
Çünkü çok güçlü bir kurumu yanıltıp ufak bir şans için suç işleyeceğimizi sanmıştım. | Open Subtitles | لأنني اعتقدت أنك كنتِ تطلبين مني أن احتال على مؤسسة قوية وارتكب جريمة من أجل فرصة وتخمين ضئيل؟ |
Değdi ama değil mi, gerçek mutluluğa bir şans için? | Open Subtitles | لكن كان الامر يستحق ذلك أليس كذلك لفرصة للسعادة الحقيقية؟ |
Bazıları iyi şans için tavşan ayağı taşır. | Open Subtitles | إنه فقط لجلب الحظ الجيد, تعرف ذلك ؟ بعد الأشخاص يحملون أرجل الأرانب |
Çin kumarbazları arasında iyi şans için kırmızı giymek adettir. | Open Subtitles | يرتدي المقامرون الصينيون الاحمر لجلب الحظ الجيد |
Bunu bir çeşit şans için taşımaya başladım, tavşanayağı gibi, iyi şans için, ama... | Open Subtitles | كنت سابدأ فى عرض هذا كقدم أرنب, شىء من هذا لجلب الحظ... |
şans için bunu ben alacağım. | Open Subtitles | سوف استمر هذا واحد. لجلب الحظ. |
Film için, iyi şans için. | Open Subtitles | من أجل الفيلم, لجلب الحظ السعيد |
İyi şans için tamam mı? Bazı insanlar şans için tavşan ayağı taşır... | Open Subtitles | انه من أجل الحظ الجيد حسنا بعض الناس تحتفظ برجل الأرانب |
İyi şans için bir kere daha denemeliyiz? | Open Subtitles | هل عليّ أن أحاول فقط مرة واحدة أخرى من أجل الحظ السعيد ؟ |
Gözüme takılan bir şey olursa kendi kutuma koyup iyi şans için saklıyordum. | Open Subtitles | كما تعرف، ثمة شيء لفت أنتباها، فوضعتها في الصندوق ورميته هناك في الأعلى من أجل الحظ الجيّد. |
...bugün şans için bunu yanına almak isteyeceğini düşündük. | Open Subtitles | فكرنا أنه ربما تريد أن يكون هذا معك اليوم للحظ |
Barın altında şans için bir şişe vermut saklamamışsındır, değil mi? | Open Subtitles | لم تكن تحتفظ بزجاجة من الشراب تحت المشرب للحظ الجيد, أليس كذلك؟ |
Son bir şey, şans için. | Open Subtitles | شيء آخر للحظ في ، لدينا بالفعل آذان في المقابلة |
İngiltere'de ikinci bir şans için çok uğraştığını tahmin edebiliyorum. | Open Subtitles | اتصور أنك كنت تسعى طويلاً من أجل فرصة ثانية لك في انجلترا |
Tüm bu adamlar size üzerinde güçlerini imzalamak alın, ve sonra tüm aptal cadı öldürmek için biraz şans için hayatlarını riske? | Open Subtitles | إجعل كل هؤلاء الشبان أن يعطوك قواهم و بعدها أخاطر بحياتهم فقط لفرصة قتل ساحرة غبية ؟ |
Biri şans için. | Open Subtitles | واحدة إضافية لأجل الحظ الطيب |
Evet, Ben Richards hapse girebilirdi... ..ama bunun yerine, Koşan Adam'a katılmaya gönüllü oldu... ..tek bir şans için herşeyini riske attı. | Open Subtitles | كان من الممكن لـ(بن ريتشاردز) أن يذهب للسجن... ولكنه عوضاً عن ذلك تطوع لبرنامج (الرجل الهارب) -يخاطر بكل شيء مقابل فرصة ... |
İkinci bir şans için yalvarmaya mı geldiniz? | Open Subtitles | جائوا ليتوسلوا للحصول على فرصة ثانية؟ |
Çok iyiydiniz, şans için sizden toprak satın almalıyım. | Open Subtitles | وعملك يبدو مزدهراً، فأنا أريد قطعة أرض قريبة منك للحظّ الطيّب |
Parmağınızı batırıp iyi şans için birbirinizin alnına üç nokta yapacaksınız. - İyi eğlenceler. | Open Subtitles | كلا , ضعوا نهاية اصابعكم به , وبعدها ضعوا المرهم على جبينكما من اجل الحظ الجيد |
# İyi şans için dua edeyim. # | Open Subtitles | "وأباركك بالحظّ الطيب" |