Bubi tuzağı hazırlamaya özen gösteren bir babam olduğu için ne kadar şanslıyım. | Open Subtitles | انا محظوظ ان ابي يهتم كتيرا الى درجة انه وضع لغم في السيارة |
Tina'ya sahip olduğum için çok şanslıyım o yüzden iş üstündeyken içimden sadece... | Open Subtitles | أنا محظوظ جدا لوجود تينا معي هذا كل ما أفكر فيه عندما نفعلها |
Deli gibi öfkeliyim. Fakat şanslıyım ki koskoca Gannett Habercilik benim arkamda. | Open Subtitles | أنا غاضب جدا, و لكني محظوظ لأن جريدة جانيت العظيمة تدافع عني |
Onu gördüğüm için çok şanslıyım, böyle büyülü bir ana tanık olmak ayrıcalık. | Open Subtitles | كنتُ محظوظة جداً لرؤيتهم، فأنا صاحبة إمتياز كبير لأشهد مثل تلك اللحظة السحريّة |
Tanıştığımız günkü kadar bana deli olan bir kocam olduğu için çok şanslıyım. | Open Subtitles | أشعر بأنني فعلاً محظوظة بامتلاكي لزوج مجنوناً بي الآن كما كان عندما التقينا |
Ne şanslıyım ki sen hiçbir numarası olmayan bir korkaksın. | Open Subtitles | لحسن حظي أنت شخص جبان لا يمكنه الخداع بعد الآن |
Dur, dur. şanslıyım ki, bana ekstra iş verecek bir arkadaşa sahibim. | Open Subtitles | توقفي , توقفي , انا محظوظ ان لدي صديق يعطيني عمل إضافي |
Bir dergi bana yazarlık sunduğu için bile şanslıyım, Sayın Yargıç. | Open Subtitles | أنا محظوظ لكوني أكتبُ لمجلة تتيحُ لي أن أعبّر عن رأيي |
Beni her zaman, yaşamım boyunca destekleyen harika bir ailem olduğu için çok şanslıyım. | TED | أنا محظوظ للغاية كوني أحظى بأسرة رائعة، و التي قدمت إلى الدعم دائما طوال فترة حياتي كلها. |
Okulda çok yakın bir arkadaş grubum olduğu için de şanslıyım. | TED | وأنا أيضاً محظوظ لكوني لدي مجموعة مقربة جداً من الأصدقاء في المدرسة. |
Bu güzel seyircinin karşısında olduğum için son derece şanslıyım. Ancak gerçekte yaptığım sizlerin oksijen atomlarını çalmak. | TED | لذلك أنا محظوظ أن أقف أمام هذا الجمهور الرائع، لكنني في الحقيقة أستولي على ذرات الأكسجين الخاصة بكم. |
Sizi evde bulduğum için çok şanslıyım Dr. Gilchrist. | Open Subtitles | أنا رجل محظوظ لأجدك بالمنزل . يا دكتور جلشريست |
Dirseğim olduğu için çok şanslıyım. Bazı çocukların yok. | Open Subtitles | أنا محظوظ كونى لازال لدى مرفقين,البعض ليس لديهم |
- Geçen gece olanlardan sonra hâlâ bir sevgilim olduğu için şanslıyım diyelim. | Open Subtitles | لنقل فقط انني محظوظة بإنه مازال لدي صديق بعد الذي حدث ليلة امس |
Sizin gibi biri benimle ilgilendiği için çok şanslıyım. Ne kadardır burada çalışıyorsunuz? | Open Subtitles | أنا محظوظة جدّاً أن يعتني بي شخص مثلك، منذ متى وأنت تعمل هنا؟ |
Öğrencilerimle paylaşabileceğim bir performans arşivim olduğu için çok şanslıyım. | TED | أنا محظوظة أن بهذا الأرشيف من العروض الذي أستطيع أن إعرضه على طلابي. |
Ve dahası, ben çok şanslıyım çünkü dünya çapında milyonlarca insanla bunu paylaşabiliyorum. | TED | وما هو أكثر من ذلك، أنا محظوظة حقاً، لأنني تمكنت من مشاركة ذلك مع ملايين الناس في جميع أنحاء العالم. |
şanslıyım ki birçok insan bu çağrıma cevap verdi. | TED | ولحسن حظي, الكثيرون استجابوا لهذا النداء |
Bazı zamanlar bana çok kızardı. Altı yaşımı gördüğüm için şanslıyım. | Open Subtitles | كان يجن جنونه احياناً وكنت محظوظاً لبقائي حياً حتى السادسة من عمري |
Etrafımda böyle büyük ve güçlü bir ayı olduğu için çok şanslıyım. | Open Subtitles | أنآ محظوظه جداً أن يكون عندي دب قوي ضخـم. |
şanslıyım ki çalışma kurbanı ben oldum. | Open Subtitles | لحظي , كان علي أن أكون ضحيته التي يتدرب عليها |
Şimdi, eğer işler şu andaki gibi kalırsa, birkaç günüm bile olsa şanslıyım. | Open Subtitles | الآن ، فى ظل الوضع الحالى سأكون محظوظا إن ظلت حية ليوم واحد |
şanslıyım ki benim için, dünyayı merak eden 2 harika çocuğa sahibim. | TED | لِحسنِ حظّي حقيقةً لديّ طفلانِ مدهشانِ لا يزالانِ يمتلكانِ ذلك الفضول. |
Yani kaçırdıkları bir kaç kırıntıyı bulduğum için şanslıyım. Bir adres buldum. | Open Subtitles | و حالفني الحظ في العثور على بعض المعلومات و وجدت عنواناً |
Bu gece sana eşlik edeceğim için şanslıyım. | Open Subtitles | أنا محظوظةٌ أنا يكون معيَّ شريكٌ هذه الليلة |
Kollarımda, bu kadar güzel bir bayan olduğu için çok şanslıyım. | Open Subtitles | أَنا محظوظُ بأَنْ يَكُونَ لدي كتلك السيدة الجميلة على ذراعِي. |
Senin gibi bir arkadaşım olduğu için asıl ben şanslıyım. | Open Subtitles | بل أنا المحظوظة لأنني أملك صديقة مثلك حتى تساعدني |
şanslıyım, çok şanslıyım, söylemek istediğimi söyleyemedim. | Open Subtitles | محظوظة ، يا لحظّي لم أقل ما كنت أريد أن أقوله |
şanslıyım, eşyalarıma dokunduklarını sanmıyorum. | Open Subtitles | أنا المحظوظ بينكم، لم يمسوا شيئاّ من أغراضي |
Bu süre boyunca son derece şanslıyım, Güney İngiltere'de, evimin yakınındaki bu ormana gidebiliyorum. | TED | كنت محظوظًا للغاية خلال هذه المدة أني استطعت القدوم إلى هذه الغابات القريبة من منزلي في جنوب إنجلترا. |