şelaleler, kaygan kanyonlar ve gün boyunca renk değiştiriyor gibi görünen iki milyar yıllık kayalıklar. | TED | الشلالات والوديان المصقولة والقاع الصخري عمره بضعة مليارات سنة، الذي بدا وكأنه يتغير لونه خلال اليوم. |
Ama beyaz kumlu kumsallar sihirli şelaleler ve Brooke Shields yok. | Open Subtitles | الشلالات ساحرة و خاصة لا توجد برروك شيلدز. |
şelaleler, su buharı bulutlar, yağmur su kaynakları, ırmaklar denizler, okyanuslar ve buzullar... | Open Subtitles | الشلالات ، وبخار الماء الغيوم ، والأمطار الينابيع والأنهار |
Farklı şelaleler aniden ortaya çıkar ya da mağaranın içinde bir yerden başka bir yere hareket eder. | TED | تظهر شلالات جديدة أو تتنقّل من أماكنها داخل الكهف. |
Bugün Büyük şelaleler Milli Parkı'nda FBI ajanları ve Kolombiyalı uyuşturucu tacirleri arasında çıkan çatışmada üç şüpheli öldürüldü ve iki ajan yaralandı. | Open Subtitles | لقد حدث تبادل لإطلاق النار في جريت فولز في الحديقة الوطنية بين عملاء المباحث الفيدرالية وتجار المخدرات الكولومبيين أدى ذلك إلى مقتل ثلاثة من المشتبه بهم وجرح اثنان من العملاء |
"Domuz Derisi Botlar", "Maciste Freud'e Karşı" ve "şelaleler" ile bu gece hep birlikte, "Bruno Sineması"na kısa bir yolculuk yaptık. | Open Subtitles | "حذاء الخنزير النسائي" "ماشيستي ضد فرويد" و الفلم الذي أعاد حضوره معنا الليلة "ماء العين" |
Ve bu şelaleler onları şu ana kadarki en büyük sorunlarıyla yüzleştiriyor. | Open Subtitles | وهذه الشلالات تقدّم أكبر تحدٍ لهم لحدّ الآن |
şelaleler çok uzun olmasa da ayılar yüksek noktalara konumlanıyor. | Open Subtitles | رغم أن الشلالات ليست عالية جداً فإن الدببة تتمسّك بالأرض العالية |
Yakında, en büyük şelaleler bile hareketsiz kalacak. | Open Subtitles | قريباً، حتّى أكبر الشلالات ستقبع بلا حراك |
şelaleler, üstlerinde biriken güce karşı direniyor. | Open Subtitles | تتصبب الشلالات عرقاً محاولةً صدّ القوة المتنامية فوقهم |
Ve genellikle, şelaleler onların yukarı çıkamayacağı kadar dik. | Open Subtitles | وغالبًا تكون الشلالات حادة جدًا لتسمح لهم بالمرور |
çöl üzerine kurulmuş. Neredeyse buradaki her şey, başka bir yerden getirilmiş--taşlar, ağaçlar, şelaleler. | TED | تقريباً معظم الأشياء هنا تم إحضارها من أماكن أخرى - هذا النوع من الصخور، الأشجار، الشلالات. |
Ve içinden şelaleler geçen evler tasarladığından... Ve ah... | Open Subtitles | وكان لديك هذه الفكرة كيفية جعل المنازل من الشلالات و... |
Tropik bir vahada, güzel şelaleler, şahane... | Open Subtitles | شلالات مدهشة تجلس في الخصبة وتعوم في الواحة ترتيب رائع |
Bi' bakın bakalım. Dereler, ağaçlar, şelaleler var. | Open Subtitles | تفقدوا هذا ، لديهم شجرّ و شلالات و تدفقات مائية |
Sular hızlandıkça, nehirler merkez platodan taşıp... büyük beyaz şelaleler oluşturuyor. | Open Subtitles | يتسارع رتم المياه بينما تطفح الأنهار على ضفة الهضبة المركزية وتخلق شلالات ضخمة من الماء المزبّد |
Atlas Okyanusu'nun A'sının altına saklanmış, ufak bir ada olan Yutan şelaleler'e. | Open Subtitles | جزيرة صغيرة تقع تحت حرف الألف من الأطلسي تدعى (سوالو فولز ) |
Bu çizburgerler sadece başlangıçtı çünkü Yutan şelaleler'de kahvaltı sistemi başladı. | Open Subtitles | "برجر الجبنة" كانت مجرد بداية لأن عاصفة من الأفطار تتجه "لسوالو فولز" |
Bebek Brent Sardalyaları. Yutan şelaleler'de ustalıkla paketlenmiştir. | Open Subtitles | سردين (بيبي برنت) تمت تعبئته في (سوالو فولز) |
İşte gerçek, seni "şelaleler"de görmelerini istemiyorsun. | Open Subtitles | الحقيقة هي أنك لا تريدينهم أن يروك في فيلم"ماء العين"ـ |
- Ve "şelaleler"i de? | Open Subtitles | و " ماء العين" أيضا؟ |