Bazılarımız onların şiddetle karşılaşabileceğinden, | TED | البعض منا قلق من أنهم قد يواجهون العنف. |
Ve cevap ise, şiddet olgusunun varlığını, şiddetin, şiddetle körüklenmiş olması ortaya koyuyordu. | TED | ووضح أن المتنبيء الأكبر لحالة من العنف هي حالة سابقة للعنف. |
Hayır, kesinlikle şımartmıyorsun ben bu durumu değiştirmek için şiddetle seni kışkırtıyorum. | Open Subtitles | لا، لا أؤمن بذلك على الإطلاق، وأحثّك بقوة على تغيير موقفك هنا. |
Eşimizi pek çok şekilde aldatırız: hor görmeyle, ihmalle, umursamamayla, şiddetle. | TED | هناك حالات كثيرة نخون فيها شريكنا بالازدراء، بالإهمال باللامبالاة ، بالعنف |
Burada Brezilya'daki meslektaşları tarafından şiddetle tavsiye edilen insanlar var. | Open Subtitles | هناك أناس هنا، موصى بهم بشدّة من زملاء في البرازيل |
şiddetle karşılık verince canavar korku ve gözyaşı içinde kaçtı. | Open Subtitles | وقد حاربته بعنف بعدها ركض الوحش بعيدا مع الدموع والخوف |
Kimliği belirlenememiş kişi, tutuklanınca... kafasını hücresinin duvarına... şiddetle vurarak kendini öldürdü. | Open Subtitles | ،فور اعتقاله انتحر مجهول الهوية بخبط رأسه بشكل عنيف |
Nörofizikte gördükleri, beynin farklı lobları arasında şiddetle esen bir fırtınadır. | Open Subtitles | ما شاهدوه في الفيزياء الطبيعية عبارة عن عاصفة عنيفة بين أرباع الدماغ المختلفة |
Brandon, bir adamın bir çatıdan atılmasına şahit olarak şiddetle ilk defa tanışan, Bronswille'li genç bir adamın hikâyesini paylaşmış. | TED | براندون شارك قصة شاب من برانزفيل الذي شهد العنف بشكل مباشر بمشاهدة رجل يتم إلقاؤه من على السطح. |
Bazı resmi olmayan kısıtlamalar vardı ancak tüm ticareti şiddetle veya sosyal baskılarla dayatıyorduk. | TED | كانت لدينا بعض القيود غير الرسمية، لكننا كنا نطبق كل تجارتنا عن طريق العنف أو الضغط الاجتماعي. |
Gençler ayrıca bana şiddetle ilgili kaygılarından bahsediyorlar. | TED | أطلعني الشباب أيضاً أنهم قلقون حيال العنف. |
Şu an, bir ırk olarak, şiddetle ilgili sorunlarımız olduğu çok açık. | TED | الآن، نحن كجنس بشري، من الواضح أن لدينا مشاكل مع العنف. |
Hala şiddetle yönetilen bir dünyada yaşayarak geleceğimizi, çocuklarımızın geleceğini ve güvenliğini riske attık. | TED | لقد وضعنا مستقبلنا ومستقبل أطفالنا وخاطرنا بحياتنا في عالم ما زال يتحكم به العنف بشدة. |
Sana söylediğimi yapmanı ve cehenneme dönmeni şiddetle tavsiye ederim. | Open Subtitles | أقترح بقوة أن تفعل ما طلبته منك وتعود إلى الجحيم |
Bu ikisi benim şiddetle tavsiye ettiğim, bütün reformlardır. | TED | و هذان اثتان منهم ارشحهم بقوة و يقومان بإدراج الكثير من اشكال الاصلاح. |
Öyle veya böyle. Plütonyum bombası, 20.000 tonluk TNT'ye eşdeğer bir şiddetle patladı. | Open Subtitles | قنبلة البلوتونيوم أنفجرت بقوة تعادل T.N.T أنفجار عشرون ألف طن من مادة الـ |
Truth, Tanrının onu koruyacağından emindi ancak bazı kalabalıklar onun cesaretine şiddetle karşılık verdi. | TED | كانت تروث واثقة أن الرب سيحميها، ولكن قابلت بعض الجماهير شجاعتها بالعنف. |
Şiddetli hazlar şiddetle son bulur. | Open Subtitles | هذه المسرات العنيفة تنتهي بالعنف ، و يموتون فى انتصارهم |
Bu bile adamlarının ona neden bu kadar şiddetle sadık olduklarını söylemek için yeterli. | Open Subtitles | إذاً من الكافي القول بأنّ رجاله مخلصون له بشدّة لأجل ذلك |
Bu olayda şiddeti şiddetle bastıramayız. | Open Subtitles | هذه حالةٌ لا نستطيع فيها أن نجابه العنف بعنف. |
Bay Davis, davranışlarınızı şiddetle tasvip etmediğimi söylemem son derece yetersiz bir ifade olur. | Open Subtitles | مستر دافيس, هناك تصريح ضخم يجب أن أخبرك به إلى أي مدى بشكل عنيف استنكر ما فعلته |
O kadar şiddetle titrersin ki telefon falan edemezsin. | Open Subtitles | وستصاب بتشنجات عنيفة ولن تتمكن حتي من إستخدام الهاتف |
Britanyalılar çalkantılı yüzyıllar boyunca istilacılara karşı şiddetle mücadele etti. | TED | قاوم سكان بريطانيا الغزاة بشراسة خلال عدة قرونٍ من الفوضى. |
Ve ben şuurluluğun serebral korteksin bir ürünüymüş gibi değerlendirilmesine şiddetle itiraz ediyorum. | TED | وانا اختلف بشده مع فكرة انه ينبغي النظر في الوعي كانه مُنتَج كبير من القشرة الدماغية. |
Ben de buraya gelen iyi bir adam olarak sana bu işten vazgeçmeni ve kendini bu yüklü meblağdan kurtarmanı şiddetle tavsiye ediyorum. | Open Subtitles | لذا فأذهب إلى الرّجل الطّيّب الذي يأتي هُنا وينصحكِ بشدّةٍ كي تمضي وتستسلمي وتوفّري على نفسكِ قدرًا كبيرًا من المال. |
Son yıllarda bir sağlık merkezine dönüştürülmüş, şiddetle tavsiye ediliyor! | Open Subtitles | فى السنوات الأخيرة, يُعتبر منتجع نقاهة عظيم يوصى به بشدة |
Eğer arkadaşım bu kadar şiddetle savunuyorsa, ...o zaman ben de savunuyorum. | Open Subtitles | إن كان صديقي يشعر هكذا بقوّة فأنا كذلك أيضاً |
Milyonlarca genç, istismar taciz ve şiddetle karşılaşıyor. | TED | مئات الملايين من الشباب يتعرضون للاستغلال الإساءة والعنف. |
Aile içi şiddetle ilgili asılsız hiçbir iddia gündeme getirilmeyecek. | Open Subtitles | ممنوع ذكر أية مزاعم حيال عنف منزلي لا أساس له |