Düşük gelirli biriydi, ekonomik desteğe ihtiyacı vardı ve acısını alkol ile uyuşturuyordu. | TED | كان يكسب القليل جدًّا، وكان يتوق لأن يتم إنقاذه ماليًا، ويخفف الألم بالكحول. |
Splenda çekerek ve dersleri asarak geçen uzun bir günden sonra, bildiği tek yolla acısını dindiriyor mısır nişastası tüttürerek. | Open Subtitles | وبعد يوم طويل من شخير سبليندا و عدم حضور الصفوف هي تقتل الألم بالطريقة الوحيدة التي تعرفها تدخين نشا الذرة |
Bağımlı olsa da olmasa da, acısını gerçekmiş gibi tedavi etmelisin. Neden? | Open Subtitles | مدمن أو لا , عليك أن تعاملل ألمه كما لو كان حقيقياً |
Demek istediğim, kendini öldürmek yerine acısını mükemmel bir şey yaratmak için kullandı. | Open Subtitles | المقصد هو أنه بدلا من أن يقتل نفسه استغل ألمه ليصنع شيء جميل |
Ebe, stajyeri çağırıp, acısını azaltmak için ona birkaç damla eter verdirtti. | TED | قام الطبيب بمناداة الطبيب المتدرب على وجه السرعة ليعطيها بضع قطرات من الكحول لتخفيف ألمها |
Ailelerinizden, ait olduğunuz dünyadan koparıldınız mal gibi satıldınız, şeker kamışı emdiniz kamçının acısını hissettiniz vahşi hayvanlar gibi avlandınız! | Open Subtitles | لقد تم إبعداكما عن عائلتكما عن أسرتكما و تم بيعكم كالماشية و قمت بتقطيع قصب السكر و أحسستم بألم الجلدة |
Bence sizler ve ben şefkatin milyonların acısını durdurmak için gerekli olan güce sahip olduğunu görerek kendimizi gururlu ve cesaretli hissedebiliriz. | TED | وأظن أنه أنا وأنت، بصراحة، يمكننا الشعور بالفخر ونتشجع لرؤية كيف امتلك التعاطف القوة لينجح في إيقاف معاناة الملايين. |
İnsanların acısını dindirme gücüm elimde yatıyor. | Open Subtitles | إنَّ القدرة على تخفيف آلام الناس كامنة بيديّ |
Bir fahişe eline geçen bir şeyle acısını azaltabileceğini düşünebilirsiniz. | Open Subtitles | ربما يعتقد أن البغي تهدئ الألم بأي شيء تجده أمامها |
Yüce Rabbimiz, yüce ve merhametli kurtarıcı sonsuz ölümün acısını bize tattırma. | Open Subtitles | ربنا المتين الرحيم مخلصنا ومنقذنا أوصلنا للحياة الأبديه وخلصنا من مًر الألم |
Kurbanlarınızın akrabalarının acısını önlemek için suçunuzun gerçek boyutunu itiraf etme şansınız vardı. | Open Subtitles | كان لديك الفرصة لتجنيب المزيد من الألم لاقارب ضحاياك بالاعتراف المدى خطورة جريمتك |
Ya da uygun kelimeyi... acısını tarif edecek kelimeyi. | Open Subtitles | أو لربما كان يبحث عن كلمات كلمات تعبر عن ألمه |
Biraz kan al, acısını dindirmek için meperidin ver. | Open Subtitles | أعطيه بعض الدم و بعض المسكنات من أجل ألمه |
Adam işini kaybetmek istemediği için acısını gizliyordu. | Open Subtitles | لكن لديهم ألم هذا الرجل خائف علي وظيفته لذا يخفي ألمه |
O yüzden onun onu bulup acısını yok etmesini sağlayabilirsek o zaman Phoebe'yi geri alabiliriz. | Open Subtitles | لذا إن استطعنا إيجاده وجعلناه يزيل ألمها فربما قد تعود إلينا، فيبي |
acısını dindirecek en uygun formülü arıyordu. | Open Subtitles | ساعيةً للحصول على صيغة مثالية لإزالة ألمها |
Aşırı-empatiyle veya romanda başkalarının acısını ve daha nadir olarak mutluluğunu hissetmesine neden olan bir durumla mücadele eder. | TED | الشخصية تُعاني من التعاطف المفرط، حالة مرضية في الرواية تجعلها تشعر بألم اﻵخرين، وبدرجةٍ أقل، ببهجتهم. |
Bizim sorumluluğumuz insanların acısını azaltmak ve doğayı korumak için yapabileceğimiz her şeyi yapmaktır. | TED | إنها مسؤوليتنا لفعل كل ما نستطيع للمساعدة بتخفيف معاناة البشر وحماية البيئة |
Kaybın acısını bırak gitsin çünkü gideceğin yerde, bu daha olmadı. | Open Subtitles | تخلصي من كل آلام خسارتكِ لأن المكان الذي ستذهبين إليه هذا كله لم يحدث به بعد |
acısını hissetmeniz için her şeyi yapıyor. | Open Subtitles | اتخذ اجراءات كبيرة ليتأكد من أنك تشعر بألمه |
Belki de bir insanın, başkalarının acısını bir şekilde dindirmeye yardımcı olmak için bir şeyler yapması gerektiğini anlamasından ileri gelen bir acıdır. | Open Subtitles | ربما هو ألم ينتج عن الإدراك، أن الإنسان يجب أن يفعل شيئا لأخيه الإنسان، لتخفيف معاناته. |
Adil taleplerin olması, onu kaybetmenin acısını azaltacaktır. | Open Subtitles | يدعى ان علمه بوفاتها . يمكن أن يخفف من حزنه |
Bunun acısını bir kez görüştüğün bir kızdan çıkartma. | Open Subtitles | لا تنفث غضبك على فتاة إلتقيتها مرة واحدة فقط |
Sonuçta kimse kimsenin acısını umursamaz. | Open Subtitles | بالنهاية، لا يستطيعُ البشر مشاركة آلامهم مع بعضهم |
Çünkü tüm bu yaşadıklarından sonra birileri çıkıp acısını daha da katmerliyordu. | Open Subtitles | كانت فكرة أكثر قسوة من أن تدور بمخيلتها ... ... لأنه بعد كل هذه المعاناة التى عاناتها يحدثها رجل عصابات بهذا بغية أن يزيد معاناتها... |
Ancak yine de, Mısırlıların acısını hissediyorlar. | TED | ولكن كان العامل المشترك هو إحساسنا بآلام المصريين |
Elindeki bütün kemikler kırılsa bile saatlerce acısını hissetmez. | Open Subtitles | وكسر عظام يده كلها، لن يشعر بالألم قبل ساعات |
acısını aşamadı, bu kaçırma o zamandan berimiydi? | Open Subtitles | فان لم يتحمل الالم و وكان هذا مفقودا منذ ذلك الحين. |