Kendilerini şehirler ve kırsal alanlar arasında sıkışmış olarak görüyorlar. | TED | وجدوا أنفسهم نوعا ما محاصرين بين المناطق الحضرية والمناطق الريفية. |
Bu alanlar gerçek biriyle etkileşim kurduğumuzda daha meşgul bir hale geliyorlar. | TED | وتصبح هذه المناطق أكثر نشاطاً عندما تتفاعل بشكل مباشر مع شخصٍ ما. |
Ekranda bir ton kırmızı görmeye devam edebilirsiniz, çünkü daha geniş renkli bulutlarla artışları gösteriyoruz, kırmızılı daha büyük alanlar. | TED | لا تزالون ترون بقعة حمراء في الشاشة، لأننا نظهر زيادة في شكل سحب أكبر، أي مناطق أكبر ذات لون أحمر. |
Kentsel iyileştirme; farklı alanlar meydana getirmek ve hazırda var olanların dışını kullanmak. | TED | نحن يجب ان نتحرك نحو التعديل المحدث للتمدن بحيث نستغل كل اشكال المساحات والمناطق الغير مستغلة الموجودة في المدن |
Tamam, bilim özel diye düşünüyorsunuz. Peki ya yaratıcı olmamız gereken diğer alanlar? | TED | وأنت تعتقد، حسنًا، حسنًا، العلم خاص لكن ماذا عن المجالات الأخرى حيث نحتاج أن نكون مبدعين؟ |
Yeşil Bölge'deki iyonlanmış alanlar yüzünden gerçek hava durumu sonuçlarına ulaşamıyoruz. | Open Subtitles | لا يمكننا الحصول على حالة الطقس بدقة قراءات في المنطقة الخضراء بسبب حقول المؤينة. |
İşinizi sürdürmenizi, eşitlik için savaşınızı sürdürmenizi, onu geliştirmenizi, hep yeni alanlar bulmanızı, yeni yollar bulmaya çalışmanızı ne sağlıyor? | TED | ما الذي يدفعك لمواصلة العمل، ومواصلة الكفاح من أجل المساواة، نشرها، واكتشاف مجالات جديدة وإيجاد طرق جديدةٍ؟ |
çoğu mahkumiyetlerin kökündeki nedenlerini hedefleyen alanlar. | TED | هذه مساحات تعالج الأسباب الجذرية للسجن الجماعي. |
Cecil, Bayan alanlar için girdiğim onca sıkıntıdan sonra. | Open Subtitles | بعد كل تلك الصعوبات التي خضتها من أجل السيدات (آلان) |
Çok koyu pembe ve kırmızı alanlar dünyanın yıl boyunca en yüksek miktarda UV ışına maruz kalan yerleri. | TED | الآن المناطق الوردية الساخنة والحمراء هما الأجزاء من العالم التي تستقبل أعلى كمية من الأشعة فوق البنفسجية خلال السنة. |
Dün gördüklerimiz ileri düzeydeydi. Buradaki ve şuradaki puslu alanlar. | Open Subtitles | ما وجدناه كان متطوراً تلك المناطق القاتمة هنا، و هنا |
Bu haritada, renkli alanlar su anlaşmazlıklarını temsil ediyor. | TED | على هذه الخريطة المناطق الملونة تمثل المناطق التي تنتشر فيها نزاعات على المياه |
Tüm bu boş alanlar içinden kabloların geçtiği alanlardır. | TED | وكل تلك المناطق الخالية عبارة عن مسارات لكل تلك الروابط. |
Bu kırmızı noktalar, bu kırmızı alanlar, yarım milyardan fazla insana yiyecek ve yaşam sağlıyor. | TED | تلك النقاط الحمرا تلك المناطق الحمراء بشكل اساسي تقدم الطعام والرزق لاكثر من نصف بليون انسان |
Sağ üst kadrandaki siyah bölgelerin ameliyat olduğu alanlar olduğunu görebilirsiniz. | TED | يمكن أن تروا أن المناطق السوداء في ربع الدائرة الأيمن العلوي هي المناطق الخاضعة للجراحة. |
Metan denizlerinin aksine, kumulların boy gösterdiği çöle benzer alanlar da vardır. | Open Subtitles | وعلى النقيض من بحار الميثان هناك مناطق مثل الصحراء تهيمن عليها الكثبان |
Çekirdek ile elektronların arasında geniş boş alanlar bulunmaktadır. | TED | بين النواة والإلكترونات، هناك مناطق شاسعة من المساحات الفارغة. |
Fakat bu resimler çok karmaşık , çünkü , resme destek sağlayan alanlar aslında boyaları dalgalandırıp , içi içe geçiriyor ve karışık desenler ortaya çıkıyor. | TED | لكن اللوحات أصبحت معقدة للغاية ، لأنني أعتقد أن المجالات التي تدعمها ، تتصاعد ، و تخترق ، وهناك أفكار وأنماط متداخلة. |
Bir yıldızda.... ..manyetik alanlar yüksek basınç, güneş patlamaları, ...herhangi bir matematikle önceden kestirilemeyen bir çok durum oluşur. | Open Subtitles | داخل النجم هناك حقول مغناطيسيه ضغوط هائله توهجات شمسيه |
Belki de sadece birikti. Birbirini etkileyen alanlar gibi. | Open Subtitles | ربما مجرد بعض المجالات المتراكمة التى تؤثر على مجالات أخري |
PV: Herbirimiz yaptığında, hepimiz için eşit şekilde savaşan ve umursayan alanlar ve sistemlerde yaşamaya bir o kadar yakın olacağız. | TED | بريا: بمجرد أن نفعل كلنا ذلك سنصبح على مقربة من العيش في مساحات وأنظمة تدافع وتهتم بنا بالتساوي. |
Cecil, seni suçluyorum. Hem de çok suçluyorum. Bayan alanlar için gösterdiğim çabayı mahvetmeye ve beni aptal yerine koymaya hiç hakkın yoktu. | Open Subtitles | أنا ألومك أنت.لم يكن هناك أي داعي منك لتخرب مافعلته من أجل السيدات (آلان). |
Soluk alanlar da buraya girebilir mi? | Open Subtitles | هل يمكن ل (المتنفسون) الدخول من هناك أيضا ؟ |
Taşıt içerisinde sanal golf oynayabilecek alanlara dönüşen sosyal alanlar olabilir. | TED | لدينا أماكن اجتماعية داخل الطائرة والتي يمكن أن يتم تحويلها إلى مكان حيث يمكنك أن تلعب الغولف الافتراضي. |
Bilirsin, büroya girme yolunu satın alanlar. | Open Subtitles | تعرف، الرجال الذين اشتروا طريقهم نحو المكتب |
Boş alanlar gürültü ve akustik barındırma eğilimindedirler. | TED | تميل الفضاءات على أن تشمل الضوضاء والصوتيات. |
Diğer büyük müzisyenlerle bilgi alışverişi yapabilecekleri, alanlar yaratan altyapı nerede? | TED | أين البنية التحتية التي تخلق مساحة لهم حتى يتمكنوا من التعاون مع موسيقيين رائعين آخرين؟ |
Kredi alanlar ortalamada evin fiyatının yüzde 99.3'ünü kredi olarak almışlardı. | Open Subtitles | فى المتوسط أقترض المقترضون ما قيمته 99.3 % من قيمة المنزل |
Protonlar gibi yüklü parçacıkları bir spiral yol boyunca çok hızlı itmek için elektromanyetik alanlar kullanır. | TED | يستخدم المسرّع حقولاً كهرومغناطيسيّة لدفع الجزيئات المشحونة كالبروتونات بشكلٍ أسرع وأسرع على طريقٍ حلزونيّ الشكل. |