Kastedilen, söylenen şeyin tam tersi ise burada sözlü ironi vardır, ancak alayda buna bir de alaycı tavır eklenir. | TED | إن السخرية اللفظية هي عندما يكون المقصود معاكسا للذي قبله. في حين أن التهكم يضيف القليل من السلوك. |
alaycı Kuş ve yanımızdaki kazananlarla başkente açık bir mesaj göndereceğiz. | Open Subtitles | بوجود الطائر المقلد والمنتصرون في صفنا لقد ارسلنا رسالة واضحة للكابيتول |
En azından benim maymunum alaycı değildi ve sürekli saçma şakalar yapmıyordu. | Open Subtitles | حسناً, على الأقل لم يكن قردي ساخراً و يلقي بالنكات طوال الوقت |
Bayat komik değil, akılllıca. Müşteri bir avuç dolusu alaycı saçmalık istemiyor. | Open Subtitles | وليس مثيرًا للضحك ولكن ذكي فالزبون فلا يريد مجموعة من الهراء الساخر |
Bu harika bir şey. alaycı cevap topu. - Kapış kapış gidiyor. | Open Subtitles | أنها لطيفة جداً ، أنها الكرة الثمانية الساخرة أنها ذات مبيعات كبيرة |
Eğer sende kendini dünyadaki en büyük alaycı kişi sanıyorsan, ve kıçtan yetenekli kişiliğinin arkasına saklanıyorsan, bende senin için üzgünüm. | Open Subtitles | إذا كنتي وضعتي على الأرض لتكوني أكبر متهكمة في العالم وتختبئي خلف مؤخرتكِ القوية فأنا أشعر بالأسف من أجلك |
"Ateş çizelgeme baktı ve alaycı bir tavırla gülerek şöyle dedi:..." | Open Subtitles | نظر إلى مخطط الحُمّة الخاص بى وضحك بسخرية |
Çok şaşırmış gözüküyorlardı o gün yatağından sürükledikleri, alaycı, kavgacı, kızgın ergenden dolayı. | Open Subtitles | لقد بدوا فعلاً مصدومين ,و أمرٌ مثير للسخرية من مراهق غاضب, الذي سحبوهُ من سريرهِ ذلكَ اليوم. |
Hadi oradan, alaycı. Senin için söylemesi kolay. | Open Subtitles | إستمر فى السخرية . انت تستطيع ان تحتمل الوضع |
Bense bağımlılığın haplar, anti sosyal davranışlar ve alaycı tavrınla sınırlı olduğunu düşündüğüm için aptalın tekiyim. | Open Subtitles | و انا غبي لأنني ظننت ان ادمانك كان مقتصرا على الحبوب السلوك المعادي للمجتمع و السخرية |
Kafadaki ok orada bir alaycı bir durum olabilir. | Open Subtitles | حسنا, السهم من خلال الراس من الممكن انها وضعت هناك كدليل على السخرية. |
Sayın başkan size alaycı Kuş'u sunuyorum. | Open Subtitles | معالي الرئيسة يسعدني أن أقدم لك الطائر المقلد |
Onlara alaycı Kuşlarının hayatta olduğunu ve beraber savaşmaya hazır olduğunu göstermeliyiz. | Open Subtitles | يجب أن نريهم أن الطائر المقلد على قيد الحياة وبخير وقادرة على النهوض والانضمام لهذا القتال |
Bazı kısımlar alaycı hatta ihtimal dışı gelebilir. | TED | بعض هذا قد يبدو ساخراً أو حتى بعيد المنال. |
Sponsorumla konuştum ben bittiğini sanıyordum kahve dükkanındaki özürüm alaycı ve kabaydı ve sen daha iyisini hak ediyorsun. | Open Subtitles | تكلمت مع راعيّ وفكرت ملياً في الأمر كان اعتذاري في المقهى ساخراً ووقحاً |
Neden gittiler? alaycı cevap gittiler çünkü Başkan Kennedy Sovyetlere kendi ulusunun daha iyi roketlere sahip olduğunu göstermek istedi. | TED | لماذا ذهبوا ؟ الجواب الساخر انهم ذهبوا لأن الرئيس كنيدي اراد ان يثبت لـ السوفييت أن هذه الأمة لديها صواريخ أفضل. |
Kriezel'in, beni klozetten kaldırırken ki gülüşünü, alaycı sesini hâlâ duyabiliyorum. | Open Subtitles | لا أزال أسمع الضحكات، وصوت "كريزل" الساخر وهو يرفعني من المرحاض |
Bu kadar alaycı ve iğneleyici olmaktan nefret ediyorum ama gerçek bu. Tahmin edebileceğiniz gibi, orası en pis foseptiklerden biridir. | TED | وأنا أكره أن تكون المفارقة الساخرة حول هذا الموضوع لكنها الحقيقة. انها مجرد واحدة من أقذر البالوعات يمكنك أن تتخيله. |
Sana da merhaba, günaydın demeyi unutan alaycı dırdır kraliçesi. | Open Subtitles | مرحباً ، تقصدين أن تقولى صباح الخير أيتها الساخرة كثيرة التذمر |
Senin gibi alaycı bir kızın mantıklı bir açıklaması vardır herhalde. | Open Subtitles | بكل تأكيد مثل بنت متهكمة لَها بَعْض الشرح العقلاني |
Daima bir süre sonra uyanır ve bana alaycı bir şekilde gülerdi. | Open Subtitles | كان يصحو بعد ذلك ويبتسم ناحيتي بسخرية |
Hazırcevap, serbest fikirli. Yapı olarak soğuk ve alaycı. | Open Subtitles | شخصية عاقلة ونشطة مختلف ومثير للسخرية |
Ondan bahsederken, alaycı bir şekilde tırnak içine alıyoruz: "İlerleme" | TED | نتحدث عنه في لهجة سخرية مع قليل من التعجب حوله : " التقدم . " |
Hakikaten, teknolojiyi kullanarak bir şeyler yapmak -- ve her ne kadar alaycı sesimi kullansam da bunda ciddiyim yapmaya -- durun biraz. | TED | في الواقع، صنع الأشياء باستخدام التكنولوجيا – و أنا جاد هنا، على الرغم من أنني استخدم نبرة ساخرة – أنا لن – انتظروا. |
Yani köpek barınağındaki pasaklı adamın üç alaycı cinayetinden üç hatırası var. | Open Subtitles | إذًا، رجل حظيرة الكلاب الفوضوي لديّه ثلاث تذكارات من جرائم "الموبّخ" الثلاث |
ve alaycı Kuş için. | Open Subtitles | و( الماكينجاي) طائر من مُخيّلة الكاتبة يُشبه الطائر المُحاكي |
Babamız olmaya çalışıyor. alaycı baba. | Open Subtitles | إنه يحاول التصرف كأب الأباء يسخرون |
Senin gibi taş kalpli bir alaycı olabilirdim, ama insanların duygularını incitmekten hoşlanmıyorum. | Open Subtitles | أنا أستطيع أن أكون متشائم جامد القلب مثلك لكني لا أحب أن أجرح مشاعر الناس |