İkinizin babanıza, buraya tek bir amaç için geldiğimi söylemenizi istiyorum. | Open Subtitles | و أنا أريد أن تخبروا والديكما أنني هنا لغرض واحد فقط |
Daha ileri bir amaç için kullanıldılar, bu da ortak bir bağlılık elde edip hedefleri büyütmek içindi. | TED | بل لغرض أسمى؛ لكي نصل لالتزام جماعي، لكي نمدد أهدافنا حقًّا. |
Ve tüm bu bileşenler yalnızca tek bir amaç için evrildiler: etkisiz kılmak ve nihayetinde öldürmek. | TED | وكل هذه المركبات تطورت بشكل خالص لهدف واحد: وهو شل الحركة، والقتل. |
Sana bu yetenekler bir amaç için verildi. Sen eğlenesin diye değil. | Open Subtitles | أعطيتك هذه المهارات لهدف ليس لمتعتك الخاصّة |
Bak, çok iyi bir amaç için, çocuk hastanesi için. | Open Subtitles | , هذا من أجل هدف نبيل من أجل مستشفى للأطفال |
Geri çekilemem. Bu benden daha büyük bir amaç için. | Open Subtitles | لا يمكنني التراجع سأقوم بهذا من أجل قضية أكبر مني |
Toplanan tüm veriler, tek bir amaç için: kalp krizleri gerçekleşirken onları saptamak. | TED | وتجمعُ كل هذه البيانات لغرض واحد: اكتشاف النوبات القلبية عندما تحدث. |
Ölü ama ölü değil. Bir amaç için aramızda. | Open Subtitles | ميت ولكن ليس بميت يتتبعنا لغرض ما لا أفهمه بعد |
Camelot'a bir amaç için geldiğine inanıyorum, kendisi bunu bilmiyor bile olsa. | Open Subtitles | أنا أعتقد أنه جاء لـ كاميلوت لغرض ما على الرغم من أنه هو نفسه لا يعرفه |
Benim görüşüme göre o ufak tefek... önemsiz şeyleri belli bir amaç için çaldı. | Open Subtitles | أعطيك رأيي بأن سرقتها للأشياء الجميلة كان لغرض ما |
Bu günden sonra tüm Briton'lar tek bir amaç için bir aradalar. | Open Subtitles | من هذا اليوم، كلّ البريطانين سيوحدوا لهدف واحد مشترك |
Pasifik Northwestern som balığı kendini kanıyla yener akıntıya karşı yüzlerce millik yolculuk macerasında dalgalara karşı, tek bir amaç için. | Open Subtitles | يجهد سلمون المحيط الهادي نفسه في رحلة لمئات الأميال لأعالي البحار ضد التيار لهدف واحد |
Onu söylemedi ama tanrı beni bir amaç için seçmiş. | Open Subtitles | لميخبرني, لكنه قال ان الرب اختارني لهدف أكبر |
Evet, biz de düşündük ki eğer bunu bir amaç için yaparsak, ...hem ritüeli korumuş oluruz, hem de dünyayı kurtarmış oluruz. | Open Subtitles | لذا فكرنا لو جعلنه لهدف نحن يمكن أن نبقي الطقس و ننقذ الكوكب |
Köydeki bütün erkeklerin canla, başla olağanüstü bir amaç için tek vücut olmalarını. | Open Subtitles | جميع رجال القرية متحدين، بروحهم وعضلاتهم كل ذلك من أجل هدف بسيط واستثنائي في نفس الوقت |
Camelot'a bir amaç için geldiğine inanıyorum, kendisi bunu bilmiyor bile olsa. | Open Subtitles | إننى أؤمن أنه جاء إلى كاميلوت من أجل هدف بالرغم من ذلك فهو بنفسه لا يعرفه |
Fakat tam anlamıyla büyüklüğe ulaşmak gibi bir amaç için yapılması gereken bazı fedakarlıklar vardır. | Open Subtitles | لكن هناك تضحيات من أجل هدف كالعظمة النقية |
Geçen on yılı kendimi acıya ve aşağılanmaya maruz bırakarak geçirdim, umut ediyorum ki, iyi bir amaç için: kendimi geliştirme. | TED | لقد قضيت العقد الماضي معرضاً نفسي للألم و الإذلال من أجل قضية سامية كما اّمل والتي هي تحسين الذات |
Sağ salim varmamız üzerine, bu kutsal amaç için biçilmiş bir kaftan gibi gözüken büyük bir kayayı takdis ettik. | Open Subtitles | بعد وصولنا سالمين فردنا اشيائنا على صخرة ضخمة وكأنها معدة خصيصاً لهذا الغرض |
Bunlar özel amaç için özel algoritmalar üreten özel şirketler. | TED | هذه هي شركات خاصة تبني خوارزميات خاصة لأغراض خاصة. |
Bir zamanlar bunun sana ilahi bir amaç için hediye edildiğini düşünüyordum. | Open Subtitles | مضى وقت اعتقدتُ به ربما أنها هبة منك لأجل غاية إلهية. |
Hala iyi bir amaç için savaşmak istiyor. | Open Subtitles | ما زال يحارب من أجل القضية الجيدة |
İnsan içine çıkmayı sevmediğini biliyorum ama iyi bir amaç için. | Open Subtitles | أعرف أنك لا تحب الظهور أمام الناس لكن هذا لسبب جيد... |
Sanırım buraya daha yüksek bir amaç için girdik ama çoğumuz buraya bizi kendimizden geçiren şeyden kaçtı. | Open Subtitles | أعتقد أنه كان من المفترض أن ننضم إلى الدير من أجل هدفٍ أسمى لكن الكثير منا اختار هذا |
4400'ler ve 4400 olmayanlar ortak bir amaç için el ele vererek çalışıyorlar. | Open Subtitles | أرى الـ 4400 و غيرهم يعملون جنباً إلى جنب لتحقيق هدف مشترك |