Durumun kötü olduğunu biliyorum, ama daha da kötü olabilir, değil mi? | Open Subtitles | أعلم بأن الأمور سيئه الآن ، لكن أحتمال أن تكون أسوا |
Durumun kötü olduğunu biliyorum, ama daha da kötü olabilir, değil mi? | Open Subtitles | أعلم بأن الأمور سيئه الآن، لكن أحتمال أن تكون أسوا |
ama daha da dehşet verici olanı mücevherlerden hiç anlamıyorsun. | Open Subtitles | لكن الأكثر ترويعاً , أنت تعرف أقل بكثير عن الجواهر |
Taleplerini yerine getirebilmek için vakte ihtiyacımız var ama daha da önemlisi şimdiye kadar kimseyi öldürmediğini tahmin ediyorum. | Open Subtitles | نحتاج لمزيد من الوقت كي نعمل على مطالبك، لكن الأكثر أهمية أنا أرجح أنّك لم تقتل أحد من قبل |
ama daha da iyisi, eğer iki parmağımı kullanırsam, bir resmi tutup, kolaylıkla böyle büyütebilirim. | TED | ولكن الأكثر روعة إذا استخدمت إصبعين اثنين أستطيع سحب صورة ثم بسطها بكل سهولة |
Aslında bu kadarı bile yeterli ama daha da fazlası sana verecek bir cevabım yok. | Open Subtitles | و هذا يُعتبرُ كافياً لكن أكثر من ذلك أنا لستُ مجبرة على إجابة سؤالك |
Ve ağır silahlılar var ve ağır silahlılar okçular, ama daha da önemlisi, atıcılardan oluşur. | TED | وهناك المدفعية، وأقصد بهم رماة الأسهم، لكن الأكثر أهمية هم الحباليين. |
Sağlayıcının gördüğünü görüyorduk ama daha da önemlisi, ne satabileceğini. | TED | كنا نرى ما يراه مزوّدو خدمة الإنترنت، لكن الأكثر أهميّة كنا نرى ما يستطيعون بيعه. |
ama daha da ilginci Başkalarından öğrenmeye başlamıştım. | TED | لكن الأكثر إثارة كان أنني بدأت التعلم من الناس. |
Romantik, evet, ama daha da önemlisi bu insanların her birinin bireysel çabalarının bir fark yarattığını göstermek adına | TED | رومانسي، نعم، لكن الأكثر أهمية، أنه حول محاولة إقناع الناس أن كل من مجهوداتكم الفردية |
Yarış aktivitelerin gereksiz dikkat çekiyor, ama daha da rahatsız edici olan izinsiz ticari girişimlerin. | Open Subtitles | نشاطاتك بالسباقات تجذب إنتباهاَ غير ضروري لكن الأكثر إزعاجا نشاطاتك التجارية الغير مسموح بها |
ama daha da heyecanlı olanı bunun karanlık maddenin hayal edebileceğimizden daha ilginç olduğunu açığa vurması. | Open Subtitles | ولكن الأكثر تشويقا أن هذا بيّن أن المادة المظلمة أكثر غرابة من تخيله أي شخص |
Oğlumu seviyorum ama daha da önemlisi ülkemi seviyorum işte tam da bu yüzden oğlumun uçan bombalara erişimi olması iyi olmaz. | Open Subtitles | أحبّ ابني، ولكن الأكثر أهميّة، أنّي أحبّ بلدي، لهذا السّبب، لا أعتقد أنّ ابني يفترض أن يسمح له باستخدام تلك الطّائرات. |
ama daha da önemlisi, o bölgenin tarihinde, gerçek bir stratejik işlevi vardı, kıyı düzlüklerindeki düşman orduları yollarını bulur, dağlara çıkar ve dağlarda yaşayanları tehdit ederlerdi. | TED | ولكن الأكثر أهمية في تاريخ ذلك الإقليم، هو كونه يمتلك ميزة إستراتيجية، بمعنى أنه كان الوسيلة للجيوش المعادية الآتية من السهل الساحلي للمرور، ليعتلوا الجبال و يهددوا من يعيشون فيها. |