Nişancılığın hakkında söyleyebileceğim tek şey belli bir adama yoğunlaştığın apaçık. | Open Subtitles | لماذا أثني على هدفك أيتها المبتدئة. من الواضح أن رجلواحديستحوذعلى كلتركيزك. |
Mahkeme sistemimizdeki apaçık yolsuzlukları temizlemek için tam kapsamlı bir soruşturma başlatacağım. | Open Subtitles | سوف أفتح تحقيقاً موسعاً في تطهير في الفساد الواضح في نظامنا القضائي |
Bu yüzden, onlara bir göz attım ve siz de bakarsanız bunun bir yetişkin tarafından imzalanmadığı apaçık ortada. | Open Subtitles | فألقيت نظرة عليهم واذا ألقيت أنت نظرة من الواضح أن هذه الاستمارة لم يتم توقيعها من قبل شخص بالغ |
Yani beni şok etmedi. Komik olan, bu sabah uyandım ve... apaçık görüyordum. | Open Subtitles | الأمر المضحك هو أني استيقظت صباح اليوم واستطعت الرؤية بوضوح لكن ليس بعينيّ |
Ama bu bölümlerin insan genom DNA'sında olduğu apaçık ortada. | Open Subtitles | لكنني اعتقد ان الأبعاد واضحة في المورث الانساني للحمض النووي |
Size apaçık ortada gelebilir: hiçbir uçağımızda iniş takımları yok. | TED | قد يكون ذلك واضحاً لكم ليس لدى أي من طائراتنا دولاب هبوط |
Ne demek istediğimi anladın. Buraya üniversite bakmaya gelmediğin apaçık ortada. | Open Subtitles | تعلمين ماعنيتُه، أنتِ من الواضح لم تأتي لتُلقي نظره على الكلّيه |
apaçık kendisinin Gig Limanı katili olduğuna inanıyor, ve bunun, onun sıradan hayatına bir anlam kattığına... inanıyor, ama... | Open Subtitles | من الواضح .. انه يؤمن بأنه قاتل غيغ هاربر و هذا هو الشئ الوحيد الذي يمنح حياته الغير ملحوظة |
(Alkış) Yani bütün bunların işe yarayabilmesi için apaçık bir şekilde güven noktasında durmam gerekiyor. | TED | تصفيق لكي يعمل كل هذا بشكل صحيح من الواضح ان علي ان اكون محل ثقة |
Bu soruyu bir süre düşündüğünüzde, neden beyne sahip olduğumuz apaçık ortada. | TED | إذا قمت بالتفكير في هذه المسألة ولأي مدة من الزمن، فسيكون من الواضح والجلي لماذا لدينا دماغ. |
Pekala, apaçık belli ki biz sivrisinek nüfusunu azaltacak etkili bir şey istiyoruz. | TED | من الواضح أن ما نحتاجه هو شيء فَعَّال في خفض عدد البعوض. |
apaçık şöyle soruyorsunuz: Bu gerçekten doğru mu? | TED | حسنًا، السؤال الواضح: هل ذلك صحيح حقًا؟ |
Rahat hissetmediğim apaçık ortadaydı ama annem beni rahat ettirmeye çalışıyordu. | TED | من الواضح أنني لم أكن أشعر بالراحة لكن أمي كانت تحاول أن تجعلني أشعر بالراحة |
İstismarcıların yeni teknolojilerden faydalanmakta hızlı olduğu apaçık. Oysa bir toplum olarak bizim cevabımız hızlı değil. | TED | من الواضح أن المعتدين يستفيدون من التكنولوجيا الجديدة بسرعة لكن استجابتنا كمجتمع لم تكن بذات السرعة. |
Bu kopuk yaklaşımın işe yaramadığı apaçık ortada. | TED | من الواضح أن هذا النهج الانعزالي لا يعمل. |
Ama,uzun süredir aşık olduğunu söyleğini apaçık hatırlıyorum. | Open Subtitles | ولكن مازلت اذكر بوضوح لقد قلت انك رحلت وكأنك تحب منذ زمن بعيد |
Ben sana apaçık yapma dediğim halde nasıl arkamdan iş çevirip anlaşmayı imzaladın? | Open Subtitles | كيف أمكنك الذهاب من وراء ظهري و توقيع هذه الصفقة بعد ان أخبرتك بوضوح ألا تفعل؟ |
Hastanelerin kapasitesini aştığı geçici barınakların da dolduğu bildiriliyor ama durum apaçık ortada. | Open Subtitles | لدينا أنباء عاجلة عن إجتياح المستشفيات والملاجئ المؤقتة مملوءة ولكن الحقيقة واضحة تماماً |
Hele apaçık bir ricayı açıklayarak kaybedecek zamanım hiç yok. | Open Subtitles | بل حتى وقت أقل لتوضيح ما قلته، الطلب يجب أن يكون واضحاً |
O an farkına vardığım şey eyalet şampiyonluğunu kazanmak değil... apaçık idrak edebildiğim bir gerçeğin... birbirimiz için yaratıldığımızın... ve aksi yöndeki tüm duyguların, şu gerçeğin reddedilmesi olacağının ta kendisiydi. | Open Subtitles | حينها، نصري لم يكن بطولة الولاية بل وضوح بسيط الأدراك بأننا لطالما كنا مخلوقين للبعض الآخر |
apaçık ortada değil mi? | Open Subtitles | إنهم يتصرفون بشكل واضح جدا ، أليس كذلك ؟ |
Her şeyi apaçık söylemezsen, oyunu kaybedince daha çok keyfin kaçar. | Open Subtitles | حسنًا، سيكون قاتلًا للمتعة أكثر إذا خسرنا اللعبة، بسبب عدم الوضوح |
'Suçlu gibi hissettim, hain gibi,' 'orada olmamam gerektiği apaçık belliymiş gibi.' | Open Subtitles | 'احسست وكأني مجرمه, كأني خائنه, 'كان واضحًا جدًا لم يكن من المفترض أن أكون هنا. ' |
Bence bir şeyler sakladığın apaçık ortada. | Open Subtitles | جليّ إليّ أنّك تخفي أمرًا، وكما أتحكّم بوجودك هنا |
Neyse, Avustralya'ya geri döndüm, sağlığım için apaçık risklere rağmen, Aberdeen'e geldim. | TED | على كل حال, عدت من أستراليا و على الرغم من المخاطر الواضحة لصحتي, ذهبت إالى ابدردين |
Şimdi seviyorlar ama kahramanları, vahşi ve apaçık bir şekilde gözlerinin önünde canlı canlı öldürüldüğü zaman düşüncelerini değiştirecekler. | Open Subtitles | إنّهم كذلك الآن, لكن عندما يشاهدون بطلهم يموت أمام أعينهم بأناقة ونشاط, تشعر وكأنك قد تصل وتلمس اللحم الرطب سيغيرون وجهة نظرهم. |
Sezgiseldi ve apaçık ortadaydı. Peki ya evrim? | TED | إذاً كان هذا بديهي و واضح. والآن ماذا عن نظرية التطور؟ |
Sana katılır mısın diye sorardım ama apaçık kendi hobilerin var. | Open Subtitles | اود ان اطلب منك الانضمام لكن واضح ان لديك هواياتك الخاصة |