| Teröristlerin araçlarını park ettiklerini düşündüğümüz ağaçların bitiminde lastik izleri bulduk. | Open Subtitles | حصلنا على آثار جيدة لأقدام عند حافة الأشجار حيث لدينا أسباب تجعلنا نعتقد أن الإرهابيين ركنوا سيارتهم |
| Dar yolları kullanmak araçlarını kullanmalarına engel olur. ama kaçış güzergâhınızı önceden belirlemeye vaktiniz varsa, kovalamacayı kazanmanın en iyi yolu iki tekerlek üstünde olmaktır. | Open Subtitles | تقل خيارات مطاردتك فاستعمال الممرات الضيقة يبعد عنك سيارتهم لكن يجب أن تضع مسار هروب محدد من قبل |
| Bu kızgınlık ve hüsran hislerinden arınmak için bazı basit gevşeme araçlarını öğreniyoruz. | Open Subtitles | نحن على وشك أن نتعلم بعض أدوات الاسترخاء البسيطة لتهدئة مشاعر الأحباط والغضب |
| Oysa klasik araştırma araçlarını kullanan bir araştırmacı bir günde belki ancak 500 adet nokta elde edebilir. | TED | وماسح أراضي لديه أدوات مسح تقليدية سيستخدم بكامل طاقته لينتج 500 نقطة ربما خلال يوم بأكمله. |
| Yedikleri tavukların isimlerini bilmek isteyen ve kendi elektrikli araçlarını süren bu heriflerin oluşturduğu büyük bir servet var. | Open Subtitles | قد تُصنع ثروة هائلة بواسطة هؤلاء الرجال الذين يقودون سياراتهم الكهربائية و يريدون أن يعرفوا أسماء الدواجن التي يأكلونها |
| Kontrol edilene kadar sürücülerden araçlarını terk etmeleri isteniyor. | Open Subtitles | يطلب من السائقين ترك مركباتهم حتى يتم تفتيشهم |
| Öndeki haber araçlarını atlatmanın tek yoluydu. | Open Subtitles | كانت الطريقة الوحيدة لتفادي عربات الأخبار بالخارج |
| Kendi araçlarını düzeltip gittiler. | Open Subtitles | الى ان قاموا بفك سيارتهم ثم هموا للمغادرة |
| araçlarını terk edip yürüyerek devam eden sürücülerin haberleri geliyor. | Open Subtitles | وهناك أخبار تفيد بأن سائقي السيارات يتركون سيارتهم ليكملوا طريقهم راجلين |
| Otoyolda araçlarını terk etmişler. | Open Subtitles | لقد تركوا سيارتهم على الطريق السريع. |
| Ballard Lisesi'nden yola çıkıp aksi yöne doğru giderek araçlarını değiştirmişler. | Open Subtitles | إذاً لو اتجهنا من مدرسة (بالارد) إلى حيث تخلصوا من سيارتهم |
| İnsanlara kendilerini bilgilendirebileceği bilgi araçlarını verme zamanı. | TED | حان الوقت بأن نوفر للناس أدوات للمعرفة حيث تمكنهم من تزويد أنفسهم بالمعلومات. |
| Harika zenginliğin kilidini açmak için işlemsel yaratma araçlarını kullandık. | TED | لقد استخدمنا أدوات للإعداد الحاسوبي لكشف الثروة الهائلة. |
| Mesleğime, bilimin araçlarını kullanarak, ormanın gizemlerini anlamaya çalışarak başladım. | TED | لقد بدأت مسيرتي مع محاولة لفهم أسرار الغابات مع أدوات العلم. |
| İyilik yapmak için Şeytan'ın araçlarını kullanmak zorundaysam eğer, kullanırım. | Open Subtitles | إذا كان لدي القدره لاستخدام أدوات الشيطان لفعل الخير، أنا سأفعل. |
| Buralılara göre kampçıların çoğu, araçlarını marketin oraya bırakırmış. | Open Subtitles | إستناداً إلى السكان المحليين المخيمين يضعون سياراتهم في المخزن العام |
| Sanırım araçlarını tamire bırakan müşterilerin numaraları. | Open Subtitles | تخميني ان هؤلاء زبائن كانوا يعملون على سياراتهم |
| FBI arabalarıyla ilgili bilgiyi sana getireceğim ama araçlarını çok güvenlikli yerlerde tutarlar. | Open Subtitles | سأحضر لكِ تلك المعلومات عن سيارات مكتب التحقيقات لكنهم يُبقون سياراتهم تحت حراسة مشددة |
| Tek yapmamız gereken araçlarını durduracak kadar hasar vermek. | Open Subtitles | كل ما نحتاج أن نفعله هو أن يصيبه الضرر هذا يكفي لإيقاف مركباتهم |
| Sürücülere aranmaları tamamlanana kadar araçlarını terk etmeleri söyleniyor. | Open Subtitles | يطلب من السائقين ترك مركباتهم حتى يتم البحث |
| Sen itfaiye araçlarını seviyorsun. Ben de itfaiye araçlarını seviyorum. | Open Subtitles | أنت تحب عربات الإطفاء، وأنا أحب عربات الإطفاء |
| Hepsi Daniel Newcombe'ın araçlarını kullanacak. | Open Subtitles | كل هذا في عربات (دانيال نيوكومب) الرائعة |