CRS ile immün sisteminin lösemiyi yok etme yeteneği arasında güçlü bir bağ var. | TED | لذا فهناك رابط قوي بين السي أر إس وقدرة جهاز المناعة على القضاء على سرطان الدم. |
Size suç ile Doktor Parker'ın hastaları arasında güçlü bir bağlantı bulmadan gelmemenizi söylediğimi sanıyordum. | Open Subtitles | أظنني أخبرتك ألا تعود حتى يكون لك خيط قوي بين الجريمة والمرضى |
Ayrıca işletmelerimiz arasında güçlü bağlantılar olmalı, değil mi? | Open Subtitles | ولم لا يكون هنالك ترابط قوي بين المؤسستين ؟ |
Gözetim altındaki hareketleri, Lauren ve patronu olan, yeni vefat etmiş Howard Graves arasında güçlü bir dostluk olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | تصرفاتها , في فترة الرقابة, أثبتت علاقة وثيقة بين لوران كيت و رئيسها في العمل, الذي توفى هوارد جرافز |
Bayırı tırmandıktan sonra algıladıkları açı ile bayırı tımanmak için gereken enerji miktarı arasında güçlü ve inanılır bir ilişki bulduk. | Open Subtitles | إذن, لقد اكتشفنا علاقة قوية و وثيقة بين الزاوية التي استشعروها بعد صعود المنحدر |
Ayrıca yumurta tarifleri için de bir bölüm var oysa kırmızı et ile kalp hastalığı arasında güçlü bir ilişki var. | Open Subtitles | وهناك أيضاً قسم عن وصفات البَيض في حين هناك صلة قوية بين لحم البقر، اللحوم الحمراء، ومرض القلب؟ |
Gözetim altındaki hareketleri, Lauren ve patronu olan, yeni vefat etmiş Howard Graves arasında güçlü bir dostluk olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | أعمالها، أثناء مراقبةِ، أشرْ إلى a علاقة قوية بين لورين وربّ عملها، قبور هاوارد المتأخّرة. |
Bacaklarının arasında güçlü bir hayvanı hissetmek gibisi yoktur. | Open Subtitles | لا شي ء يضاهي الشعور عندما.. يكون هناك حيوان قوي بين ساقيك |
Beni tanımayanlar arasında güçlü bir düşünce birliği var ama. | Open Subtitles | هناك إجماع قوي بين الذين لا يعرفونني |
Süt ürünleriyle otoimmün hastalıklar arasında güçlü bir ilişki var. | Open Subtitles | هناك صِلةٌ وثيقة بين منتجات الألبان وأمراض المناعة الذاتية |
Balıkçılarla ekip arasında güçlü bir dostluk kuruldu. | Open Subtitles | صداقة قوية بين الغطاسين قد تكوَّنت |