Çok soğuk olduğundan, kulübenin içinde bıraktıkları herşey hâlâ dokunulmamış gibi, son pişirdikleri yemeğin artıkları dahil. | TED | لأنه بارد جدا، محتويات هذا الكوخ لا تزال كما تركوها، مع بقايا آخر وجبة طبخوها هناك |
artıkları aramak, garip tozlar ve malzemeler bulmak için eski fabrikalara, ilginç dükkanlara gitmeyi, onlar üzerinde deneyler yapmak için evime getirmeyi çok severdim. | TED | أحببت زيارة المصانع القديمة والمحال الغريبة للبحث عن بقايا مساحيق غير مألوفة ومواد عجيبة، لتجريبها في المنزل. |
Las Vegas'taki domuz yetiştiricisi Bob Combs kumarhanelerden yenmemiş yemek artıkları toplayıp domuzlarına yediriyor. | TED | بوب كومز، ومربي الخنازير في لاس فيغاس الذي يجمع بقايا طعام من الكازينوهات ويقدمه للخنازيرله. |
Savaştan kalansa, bilirsin, ordu artıkları. | Open Subtitles | لقد غادرت بعد الحرب مخلفات الجيش . أنت تعرف |
Eğlenceniz bittiğinde Yemek artıkları Dağı'nın tepesinden güneşin batışını izleyebilirsiniz. | Open Subtitles | و عندما ننتهي من هذا ستلقى البقايا في مكان بعيد |
Başıboş hamamböceği sürüleri gibi insanların artıkları ile yaşamayı bırakmak için. | Open Subtitles | لينتهي عيشنا عولاً على فضلات البشر، مثل صراصير متشردة. |
İşin aslı, artıkları boşver. Kutlayalım bunu. | Open Subtitles | فى الحقيقة انسِ أمر بقايا الطعام, لنحتفل |
Tama'daki artıkları yemek sizin için zor geliyor olmalı. | Open Subtitles | ان اكل بقايا الطعام بتاما لابد انه كان صعب عليك |
Sardalye artıkları verildiğini bilemezdim. | Open Subtitles | لم أعلم أنه بالإمكان أن تحصل على بقايا السردين |
Leonard Betts'in artıkları üzerinde PET taraması yaptım. | Open Subtitles | عملت فحص بي.إي.تي على بقايا ليونارد بيتس. |
Hiç kimse bakmaya bile gelmeyecek, herkes hastanede ölmüş, trajik bir yangından kalan artıkları görecekler. | Open Subtitles | أي شخص يمكنه المجيء إلى هنا كل ما سيجدونه هو بقايا مأساوية متفحّمة لكل المرضى المقتولين |
Dondurmaya ihtiyacım var ve annenin artıkları var. | Open Subtitles | أريد تناول البوظة، و كل ما لدى أمك هي بقايا الفاصوليا. |
Sparta'nın karanlıktan çıkışından önce anlamsız bir geleneğinin artıkları. | Open Subtitles | قبل ارتقاء سبارتا مِن الظلامِ. بقايا تقليد بلا إحساس. |
Ama o kadar az olacak ki ellerinizi yıkadığınızda elinizde sadece eski yaptığınız yemeğin artıkları kalacak. | Open Subtitles | بهارات قليلة, قليله قليله جداً كأنك للتو غسلت يدك وفقط تبقت بقايا الطلباتِ السابقةِ |
Biliyor musun, artıkları yedim ve bilmeni isterim ki hastalık kaptım. | Open Subtitles | تعرف، أكلت بقايا الطعام وأريدكأنتعرف، أنني مرضت منه |
- Bir şey var mı? - Yemek artıkları ve altılı bira. | Open Subtitles | لا يوجد شئ غير بقايا الطعام و زجاجات شراب |
Ama bu, süitteki yemek artıkları. | Open Subtitles | لكن هذه بقايا خدمة الغرف من جناح المظلات |
Katilin sıvı nitrojen vermekte kullandığı kabın içinde de yemek artıkları olmalı. | Open Subtitles | الى الرئتين ربما كان هناك بقايا طعام في داخل الحاوية التي أستعملها القاتل |
Mantar sporu, zehirli bitki artıkları, yangın bölgesinden kalan birşey. | Open Subtitles | بواغ عفن، مخلفات نبتة سامة ربما شئ إلتقطه من موقع حريق |
Ama en azından yediklerini onunla paylaşıyorlardı ya da daha çok masalarındaki artıkları. | Open Subtitles | في المقابل، إنهم كانوا يشاروكها كل طعام يأكلونه، أو بالأحرى، البقايا من مائدتهن. |
Fırtına Kuşları sadece artıkları alabiliyor. | Open Subtitles | قد تحصل طيور النوء فقط على فضلات الطعام, |
Şimdi de hamileyken duvarları zımparalıyorum, artıkları yiyorum. | Open Subtitles | أنا الآن إذن افرك النوافذ, وآكل فُتات الموائد, |