Veri, teorinin doğruluğuna olan inancımızı arttırıyor mu? | TED | هل تزيد البيانات من إيماننا أن النظرية صحيحة؟ |
veya birden fazla çocuk sahibi olmanın etik dışı olduğunu düşünüyor, özellikle de üç, dört veya daha fazla çocuksa, çünkü çocuklar sera gazını arttırıyor. | TED | أو إنه غير أخلاقي أن تنجب أكثر من طفلًا واحدا على وجه الخصوص ثلاثة أو أربعة أو أكثر لأن الأطفال تزيد من انبعاث الغازات الدفيئة |
Araştırma gösteriyor ki, yeşil ağaç yapraklarının varlığı dikkat sürelerini arttırıyor ve stres seviyelerini azaltıyor. | TED | تشير الأبحاث إلى أن وجود أوراق الشجر الخضراء تزيد من معدّل الانتباه وتقلل من مستويات الضغط. |
Bu doğru. Yakın arkadaş olduğunuz bir çiftin boşanması, sizin boşanma olasılığınızı yüzde 75 arttırıyor. | TED | ذلك حقيقي, عندما ينفصل احد الازواج من اصدقاءك المقربين يزيد ذلك من فُرصة طلاقك بحوالي 75 في المئة |
Diğer araştırmalar göstermekte ki oksitosini arttırmak, kıskançlığı da arttırıyor. Kötü niyeti arttırıyor. | TED | فدراسات اخرى اثبتت ان تفعيل الاوكسيتوسن يزيد من الاحساس بالحسد ، و يزيد من الاحساس بالشماتة. |
Zaten görebildiğimizi düşündüğümüz ama biraz daha iyi görebilmek için gerçekten yardıma ihtiyacımız olan dünyaya dair anlayışımızı arttırıyor. | TED | فهو يعزز من فهمنا للعالم من حولنا الذي ظننا أننا نراه بالفعل ولكننا نحتاج إلى المساعدة لرؤيته على نحوٍ أفضل |
Ve Dünya'da sadece bir yerde, hızlı ve ekstrem iklim değişikliği periyotları oluşturmak üzere, gezegenin çoğrafyası bu etkiyi daha da arttırıyor. | Open Subtitles | وفي مكان واحد على الأرض، تضخّم الكوكب جغرافيا ما زال يعزز بشكل اكثر، لإنتاج فترات سريعة وتقلبات مناخية متطرفة. |
arttırıyor musunuz efendim? | Open Subtitles | أهذا تزايد يا سيدي؟ |
Üçüz sahibi olmak doğumun tehlikelerini de büyük ölçüde arttırıyor. | Open Subtitles | الولادة الثلاثية تزيد المخاطر بشكل كبير.. |
Efendim, söylediğiniz, bu dış iskelet onu giyenin hızını ve gücünü mü arttırıyor? | Open Subtitles | سيدتي ، إذن أني تقولين أن هذه البدل الهيكيلية تزيد كل من قوة و سرعة من يرتديها |
Tek bir yağmur damlası şiddetini arttırıyor. | TED | قطرة واحدة من المطر تزيد المدى |
Geçen her saniye bize füze yollama ihtimallerini arttırıyor, ...siloları boş kalmış olabilir, çünkü ilk önce onlar ateş etti. | Open Subtitles | كل ثانية نفقدها تزيد من فرص أنه عند وصول صواريخنا قد تكون قواعد صواريخهم فارغة لأنهم أطلقوا الصواريخ ، و قاموا بضربنا أولاً |
HCD seviyelerim gerçekten yüksek, ki bu hamilelikte iyi birşey derler, ama ... başdönmesini o kadar arttırıyor ki. | Open Subtitles | معدل الهرمونات لدي مرتفع مما قد يعتبر مؤشر جيد في فترة الحمل -لكنه تزيد من إحساسي بالغثيان |
Bu çok daha etkili. İnsülinini arttırıyor. | Open Subtitles | هذه أكثر فعالية إنها تزيد من هرمون "الإنسولين" لديك |
Söylemesi trajik ama, genç, işsiz, eğitimsiz bir erkek, ölme ve öldürme riskini arttırıyor. | TED | إنه أمر مأساوي، أن تكون شابًا وعاطلًا عن العمل وغير متعلم وذكرًا، يزيد من احتمال أن تكون قاتلًا أو أن تتعرض للقتل. |
Bu adam seks işçisi ticaretinin talebini arttırıyor. | TED | هو الشخص الذي يزيد الطلب على تجارة الجنس. |
Aşamaları azaltmak giderleri düşürüyor ve hasta memnuniyetini arttırıyor. | TED | اختزال المراحل يوفر التكاليف و يزيد من رضى الزبون. |
Dışlanan toplumların zaten karşı karşıya kaldığı stresi arttırıyor. | TED | فإنه يزيد من الضغوط التي تواجهها المجتمعات المهمشة |
Cazibesini tik tik ötüşüyle arttırıyor. | Open Subtitles | يعزز ندائه الجنسي بنقرات هادئة. |
- Beyaz kan hücresi sayısını arttırıyor. - Bu da enfeksiyonla savaşıyor. | Open Subtitles | يعزز عدد خلايا الدم البيضاء - والذي يُقاومُ الإلتهابَ. |
Ama senin o hale gelme şansını arttırıyor. | Open Subtitles | لكن ذلك يعزز حظوظك للدخول إلى المجموعة. |
arttırıyor musunuz efendim? | Open Subtitles | هل تزايد يا سيدي؟ |