Bu süreci bir başlattığınızda, aslında, bir önceki fermente edilmiş sıvıyı yeniden değerlendirebiliyorsunuz. | TED | وبمجرد أن تجعل العملية تستمر، يمكن في الواقع إعادة تدوير السائل المخمر السابق. |
Ve bazı durumlarda orjinal olma isteğimiz aslında bir çeşit düzeltme. | TED | وفي بعض الحالات، رغبتنا بالتميز تكون في الواقع نوعا من التعديل. |
Aslında, bir kargo aldım ve onunla bunu yapmak çok kolay oldu. | Open Subtitles | فى الواقع لقد جائني شحنة من اسلاك عيار 12 يجعل التثبيت سهلاً |
- Şey, aslında bir kruvazör. - O halde o çok, çok şey olmalı... | Open Subtitles | حسنا ، فى الواقع انه طراد اذن فيجب ان تكون ، تكون |
Bunu yaptığım için bir yıl hapsedildim bir değerlendirme merkezinde. aslında bir gözaltı merkeziydi. Gerçek bir hapishaneydi gençler için. | TED | لأني قمت بذلك، تم سجني لعام في مركز التقييم، والذي في الحقيقة كان مركز الحبس الاحتياطي. كان سجن ظاهري للشباب. |
Evet, aslında bir balet bizim sözde Ninja gibi hareketler yapabilir. | Open Subtitles | لا نعم, لا, فى الحقيقة يمكن لراقص بالية الحركة مثل النينجا |
aslında bir sürü özgeçmiş gönderdi, ama kimse önemsemedi bile. | Open Subtitles | في الحقيقه بعث العشرات من الملخصات ولم يصبح حتى يأكل |
onlar da Noel'i kutlar. Aslında, bir anlamı da var. | Open Subtitles | يتمتّعون بعيد الميلاد أيضاً في الواقع ، هذا هو المقصد |
İnsanlar bilmiyorum bu benim için, ama aslında bir şifacı değilim. | Open Subtitles | الناس ربما لا يعرفون هذا عني , لكنني في الواقع أٌشفي |
aslında bir şey yok. Bana Terry demeni sağlayabilir miyim diye merak etmiştim. | Open Subtitles | لا , في الواقع أردت أن أرى اذا استطعت أن أجعلك تنادينني تيري |
Ve aslında, bir dâhinin düşüncelerini gizlice dinlemek eğitici bir deneyimdir. | Open Subtitles | في الواقع ، الإستماع إلى خواطر عبقري ، تعد تجربة تعليمية |
Güneşe doğru yol alıyorum, ki o aslında bir yıldızdır. | Open Subtitles | أنا توجهت مباشرة إلى الشمس، الذي هو في الواقع نجوم. |
Aslında, bir mahallenin tümünü, bunun olduğuna ikna etti. | Open Subtitles | فى الواقع , لقد اقنعت بالفعل الى بأكملة بأنة مسكون هذة موهبة |
Aslında, bir yerde yanlışın var. Daha çiğnemediğimiz bir kural var. | Open Subtitles | فى الواقع ، أنت مخطئ فى شيئ ما هناك قاعده واحده لم نخرقها بعد |
Aslında, bir gurup iblise özgürlüğünü vermese miydik? | Open Subtitles | فى الواقع, ألم نحرر مجموعة كبيرة من الشياطين؟ |
İlişkide aslında bir tür sevgi, bir sevgi unsuru var. | TED | في الحقيقة هناك نوع من الحب، عنصر للحب في العلاقة. |
aslında bir şeyler anlatmaya çalıştığım kişi yeni doğan oğlumdu. | TED | كان في الحقيقة ابني الصغير من أحاول شرح الأمور له. |
aslında bir seferinde birinin arabasını aldım diye başım belaya girdi | Open Subtitles | في الحقيقة , لقد وقعت في مشكلة عندما أخذت هذه السيارة |
Aslında, bir sorum daha var o yüzden evet neredeyse bitti. | Open Subtitles | فى الحقيقة أنا لدى سؤال أخر لذا .نعم شارفنا على الانتهاء |
- Otur. Bize katıl, lütfen. - Aslında, "bir" yere yetişmeliyim. | Open Subtitles | تفضلي اجلسي انضمي لنا رجاءً في الحقيقه لدي شيء لاعمله |
Ve iyice yaklaştığınızda, aslında bir sürü plastik bardaktan oluştuğunu fark ediyorsunuz. | TED | وكلما اقتربت أكثر، تدرك أنها في الأصل مجموعة كبيرة جداً من الأكواب البلاستيكية. |
Peki ya bütün dünya, bu güne kadar anlatılan en olağanüstü hikayenin aslında bir yalan olduğunu öğrenirse? | Open Subtitles | ماذا لو إكتشف العالم أن أعظم قصه عرفها البشر فى حياتهم هى فى الحقيقه كذبه؟ |