Etiyopya'da kuşlar müziğin kökeninin ayrılmaz bir parçası olarak görülürler. | TED | في إثيوبيا، تُعتبر الطيور جزءً لا يتجزأ من جذور الموسيقى ذاتها. |
Sağlık sistemi ve diğer önemli sağlık kurumlarını korumanın görevlerinin ayrılmaz bir parçası olduğunu görsünler istiyoruz. | TED | نحن نريدهم أن يرون أن حماية الأنظمة الصحية والمؤسسات الاجتماعية الأساسية الأخرى جزء لا يتجزأ من مهمتهم. |
Tesla'nın gerçek ve önemli yanı, uygarlığımızın, günlük hayatımızın ve halihazırdaki savaş çabamızın ayrılmaz bir parçası olan büyük başarılarında yaşıyor. | Open Subtitles | المهم في حياة تيسلا هو انجازاته وهي عظيمه وجزءا لا يتجزأ من حضارتنا، من حياتنا اليومية في جهودنا الحربيه |
Bence bu yaşam ile suyun ayrılmaz bir bütün olduğu anlamına gelir. | Open Subtitles | ...أعتقد أن هذا يعنى الحياه و الماء لا ينفصلان عن بعض |
Ve o zamandan beri ayrılmaz olduk. | Open Subtitles | وكان لا ينفصلان منذ ذلك الحين. |
Durotan ve Draka'nın oğlusun, ayrılmaz reislerin yolu. | Open Subtitles | كنت ابن Durotan ودراكا، خط غير منقطع من مشايخ. |
Bu toplumun ayrılmaz bir parçası olacaksın. | Open Subtitles | ستكون جزءاً أساسياً في هذا المجتمع. |
Beden ve ruh düzgünce gömülene kadar ayrılmaz. | Open Subtitles | الجسد والروح لا يفترقان حتى يتم الدفن تقريبا |
Bunlar ayrılmaz kafayı vardır. | Open Subtitles | هم يُنقّشونَ متلازمون. |
Hakimiyet, itaat etme, ve acı eğitimin ayrılmaz parçaları. | Open Subtitles | الهيمنة، الخنوع، والألم هي جزء لا يتجزأ من عملية التدريب. |
Yani, üçlünün ayrılmaz parçası oldu, onun yerini asla dolduramam. | Open Subtitles | أعني, إنّها أصبحت جزء لا يتجزأ من الثلاثي, ولا يمكنني إستبدالها. |
Tayvan'ın, Çin'in ayrılmaz bir parçası olduğunu anlamak zorundasınız. | Open Subtitles | عليك أن تفهم ان تايوان جزء لا يتجزأ من الصين |
Yüzbaşı Mane'in, ekibinin ayrılmaz bir parçası olduğundan bahsediyor. | Open Subtitles | يتحدث عن كون الملازم ماين جزء لا يتجزأ من فريقه. |
Evet, sen buranın ayrılmaz bir parçasısın ancak burası senden daha büyük. | Open Subtitles | نعم , أنت جزء لا يتجزأ منه لكنه أكبر منك |
ayrılmaz ikili. | Open Subtitles | إنّهما زوجان لا ينفصلان. |
Artık ayrılmaz bir bütünsünüz. | Open Subtitles | أنت الآن لا ينفصلان. |
Çok geçmeden ayrılmaz olmuşlardı. | Open Subtitles | وقريبا كانوا لا ينفصلان. |
Durotan ve Draka'nın oğlusun ayrılmaz reislerin yolu. | Open Subtitles | كنت ابن Durotan ودراكا، خط غير منقطع من مشايخ. |
Ve sen de ayrılmaz parçasıydın. | Open Subtitles | ولعبت دوراً أساسياً. |
Onlar ayrılmaz ikilidir. | Open Subtitles | أولئك الإثنان لا يفترقان |