Fakat bu alan, bin yıllar boyunca bu bölgeyi tanımlayan önemli bir ekonomik ilişkinin merkezinde bir kompleks olmalıydı. | TED | لكن الموقع يجب أن يكون أكثر تعقيدًا في قلب رابطة من الاقتصادات الهامة التي حددت المنطقة منذ ألف عام. |
Geçen bir kaç haftadır bu bölgeyi vuran aynı adam. | Open Subtitles | إنه نفس الرجل الذي سرق هذه المنطقة في الأسابيع الماضية |
Aslan Kral müsabakalarında bölgeyi benim temsil etmem konusunda anlaştık. | Open Subtitles | ولقد وافقوا بأن اتزعم علي المنطقة في منافسة الملك الأسد. |
Kanıtlara dayanarak,... katilin aynı kişi olduğuna ve... bu bölgeyi tanıdığına inanıyorum... | Open Subtitles | بناء علي الأدله والذي جعلني أؤمن أن القاتل واحد أنه يعرف المنطقه |
Buraya gelip sıcak bir bölgeyi soğuklaştırması istendi ve o da yaptı. | Open Subtitles | تمت مطالبته بالقدوم إلى هنا وتهدئة منطقة ساخنة ، ونجح في ذلك |
Reid, bu çocukları kim öldürdüyse bu bölgeyi çok iyi biliyor. | Open Subtitles | ريد, ايا كان من قتل هؤلاء الاطفال فهذه المنطقة مألوفة له |
SOP ile bölgeyi tahliye edip tehlikeli madde ekibini gönderebiliriz. | Open Subtitles | لذا من الأفضل إخلاء المنطقة وإرسال فريق تكتيكي للمواد الخطرة. |
İHA'larımızın kısıtlı olduğunu biliyorum ama bölgeyi taraması için bir tane talep ediyorum. | Open Subtitles | أعلم أّننا نواجه عجز فى الطائرات لكنني فقط بحاجة لواحدة إضافية لتمشيط المنطقة |
Askerlerin geri kalanının bölgeyi terketmeleri için 10 dk. bekleyin | Open Subtitles | انتظروا عشر دقائق من أجل أن يغادر بقية الجنود المنطقة. |
Son zamanlarda tsunami yıkıntılarının, bu bölgeyi yıkadığını biliyorsun, değil mi? | Open Subtitles | تعرف أنه كان هناك.. حطام موجة تسونامي في تلك المنطقة مؤخراً |
Tamam, bizim o bölgeyi besleyen elektrik panosunu bulmamız gerek. | Open Subtitles | حسناً، يجب علينا إيجاد علبة توزيع محليّة تُغطي تلك المنطقة. |
Onun neden bu bölgeyi araştırdığını bilen biri var mıymış? | Open Subtitles | هل يعلم أحد لماذا كانت تبحث في هذه المنطقة ؟ |
Şimdi bu çalışmadaki kötü haberlere tepki veren bölgeyi etkiliyoruz ve iyimserlik eğilimi daha da arttı. | TED | و الآن نتدّخل في المنطقة التي وجدنا بأنها تلتقط الأخبار السيئة في هذه المَهمة، فارتفع مقدار الميل للتفاؤل أكثر. |
Daha sonra, bu çalışmadaki iyi haberleri değerlendiren bölgeyi etkiledik ve iyimserlik eğilimi yok oldu. | TED | ثمّ تدخلنا في المنطقة التي وجدنا بأنها تلتقط الأخبار الجيدة في هذه المَهمة، فاختفى الميل للتفاؤل. |
Yani elinizde bir bölgeyi başarıyla soymuş bir hırsız grubu varsa bu hırsızlar oraya dönüp soyguna devam etme eğilimi gösterecektir. | TED | فإذا نجحت مجموعة من الجناة في سرقة منطقة ما، فإنهم يميلون للعودة إلى تلك المنطقة والاستمرار في سرقتها. |
Ama en önemlisi, kırmızı ile halkaya alınmış kısım soluk mavi bir bölgeyi öne çıkarıyor. | TED | لكن الأهم، أن المنطقة التي بداخل الدوائر الحمراء تظهر لنا تلك المنطقة ذات اللون الأزرق الفاتح. |
Ve eğer 2030’daki kırmızı bölgeyi 2014’le mukayese ederseniz, çok daha küçük olduğunu göreceksiniz. | TED | وإذا قارنتم المنطقة الحمراء في 2030 و2014، فإنها تصبح أصغر وأصغر. |
Bu küçük bölgeyi hayal edebilirseniz, dolunayın sadece ellide biri kadar. | TED | وإن كان في إمكانك تخيل تلك المنطقة الصغيرة، إنها بقدر 5 مرات حجم القمر مكتملا. |
Ne yapıyorsun, Onbaşı? Makineli tüfekler bu bölgeyi 60 saniye daha taramaya devam edecek. | Open Subtitles | مدافع الماكينه ستستمر فى تمشيط المنطقه لمده 60 ثانيه |
Tüm personeller acilen binayı boşaltsın ya da bulundukları bölgeyi bildirsin. | Open Subtitles | إخلاء جميع الموظفين على الفور. أو الحضور إلى منطقة اللجوء المعينة |
Ancak, ortak kararimiz uyarinca... bu bölgeleri... ve bu bölgeyi kapatacagiz. | Open Subtitles | على أية حال, اتفقنا على أن نغطي المناطق هنا والمناطق هنا |
Aynı program 200.000 çoçuğa ulaşmak amacıyla bütün bölgeyi kapsayacak şekilde tekrarlandı. | TED | كُرِّرَ نفس البرنامج ليصل إلى 200000 طفل، حيث قمنا بتغطية المقاطعة بأكملها. |
Polisler bölgeyi araştırmak için gidiyor, ama personel sayılarının az olduğunu söyledi. | Open Subtitles | ، سيبحث الشرطي بالمنطقة . لكنه يقول أنّ التعداد السكاني لها قليل |
Üç tane birbirinin aynısı karavan tipi araç, barda olan bitenden sonra dokuzuncu bölgeyi terk etmiş. | Open Subtitles | ثلاثة شاحنات تنطبق عليها المواصفات غادرت القطاع التاسع بعد الهجوم على الحانة |
Yarınız şu taraftaki bölgeyi arasın. | Open Subtitles | نِصْف أنت رجال يَبْحثونَ تلك المنطقةِ هناك. |
Üçüncü bir deneyde ise; Cıvık mantarın yulaf ile dolu bir bölgeyi keşfetmesi istenildi. | TED | في تجربة ثالثة: تم دعوة عفن الوحل .. لإكتشاف مناطق جديدة مغطاة الشوفان. |
Sırtında bulduğun bunun gibi sert bölgeyi açıklamaz ama bu. | Open Subtitles | هذا لا يشرح تلك البقعة التي وجدتها على ظهره و التي كانت شديدة كهذه |
Burada açık bir şekilde, Picketwire Nehrinin kuzeyindeki büyük çiftlik sahipleri bu bölgeyi herkese açık halde tutmak için verdikleri mücadeleyi kazanırlarsa işte o zaman sizin tüm bahçeleriniz, tüm ekinleriniz, küçük dükkanlar ve diğer her şey, çocuklarınızın geleceği, hepsi sona erecek, yok olacak, diyor! | Open Subtitles | في خطر. " تقول بوضوح انه اذا كبير مربي الماشية في شمال نهر بيك تاور فاز في معركتهم للحفاظ على هذا الإقليم وجعله مفتوح، |
Her bölgeyi kuşatın, tüm gerilla güçlerinin erzak ve para kaynaklarını kesin. | Open Subtitles | محاصرة كل منطقةٍ على حدا, قطع مصدر الإمدادات... و تصفية قوات المغـاوير... |
İki hazine avcısı, bugün Miami açıklarındaki büyük bir yarığın içinde bir sualtı mezarlığına benzeyen bölgeyi incelediklerinde dehşet verici bir keşif yaptıklarını anladılar. | Open Subtitles | "حقّق صائدا كنوز اكتشافاً مروّعاً اليوم عندما تعثّرا بما يبدو أنّه مقبرة تحت الماء" "بصدع خارج ساحل (ميامي)" |
Kimse o bölgeyi senin kadar iyi bilmiyor. Çok riskli. | Open Subtitles | لا أحد يعلم تضاريس المكان أفضل منك عامل المجازفة كبير. |
Ayrıca o bölgeyi aramak için yeterli adam yoktu, bu yüzden fikir değiştirdim. | Open Subtitles | وليس ذاك الفريق، وأيضًا ليسوا على علمٍ بمنطقة البحث، لذا فقد غيّرت الخطط |