İlk tanıştığım o iyi insanın, bütün bunların içinde kaybolmasını görmek istemediğim için kızgınım. | Open Subtitles | أنا مستاء لأني لا أريد أن أرى الشخص الذي كانت أول مالتقيت بها ذلك الشخص الطيب أنا لا أريد أن أراها تضيع في كل ذلك |
Ama bütün bunların içinde ne kadar doğruluk payı olacak? | Open Subtitles | و لكن أي قسط من الحقيقة سيكون في كل هذا ؟ |
Evet, ancak Samantha'nında önerdiği gibi, bütün bunların içinde Omoc ile diğer meclis üyelerinin ciddi olarak fikir ayrılığına düştükleri noktaya ait kayıtlar olabilir. | Open Subtitles | نعم، لكن كما إقترحت سامانثا، ربما هناك شيء في كل هذا للإشارة إلى جدية النزاعِ بين أوماك والأعضاء الآخرون. |
bütün bunların içinde bir akrabanın olması garip. | Open Subtitles | من الغريب وجود جدة كبرى متورطة في كل هذا |
bütün bunların içinde kaybolmuş, iyi biri olduğuna inanıyorum, Margaux. | Open Subtitles | أنا أؤمن بأنكِ شخص جيد مارغو الذي تم محاصرته في كل هذا |
Çünkü bütün bunların içinde bazı sebeplerden ötürü kendimle savaşmayı bazı sebeplerden ötürü hayatımla savaşmayı zaman zaman başardım. | Open Subtitles | لأنه بمكان ما في كل هذا لقد تمكنت مع الوقت للقتال لنفسي لسبب ما |
bütün bunların içinde olmanız ciddi bir hataydı. | Open Subtitles | إشراككم في كل هذا كان خطأ فادحا |
Hayır, aslında bütün bunların içinde gerçeğe dair bir ipucu var. | Open Subtitles | لا هناك في الحقيقة اشارة صدق في كل هذا |
Bakın, Russo'ya desteğimdeki tüm sorumluluk benim ama bütün bunların içinde bir umut ışığı gizli olabilir. | Open Subtitles | أتحمل كامل المسئولية في إعادة "روسو" لكن هنالك أمر كبير في كل هذا |
Bakın, Russo'ya desteğimdeki tüm sorumluluk benim ama bütün bunların içinde bir umut ışığı gizli olabilir. | Open Subtitles | أتحمل كامل المسئولية في إعادة "روسو" لكن هنالك أمر كبير في كل هذا |
- bütün bunların içinde misin? | Open Subtitles | - أنت طرف في كل هذا ؟ |