Ve şimdi, tedarik zincirinin bağımsız cumhuriyeti... bizi tatmin edecek şekilde... ...yönetilmemekte olan etik tüketim... ...ve ticaretiyle uğraşabiliriz. | TED | والآن جمهورية سلسلة التوريد المستقلة هذه لا يتم حكمها بطريقة ترضينا بأن تشارك في تجارة أخلاقية أو استهلاك أخلاقي |
Film ile insanlar arası bağlantı kurmak, bağımsız sesleri açığa çıkartmak. | TED | الأمر حول تواصل الناس عبر الأفلام، وإبراز تلك الأصوات المستقلة هناك. |
2001'de yerel seçimlerde Aşağı Dir'den bağımsız aday olarak belediye meclis seçimlerine katıldım. | TED | لذلك ترشحت لمنصب حكومي كمترشحة مستقلة في دير خلال الانتخابات المحلية لعام 2001. |
Ben ve bağımsız Diplomat'taki çalışma arkadaşlarım, Güvenlik Konseyi'nin etrafından dolandık. | TED | حيث ذهبنا انا و زملائي في الدبلوماسي المستقل الى مجلس الامن |
Üçüzlerden her biri kendi amniyon kesesi içinde birbirlerinden bağımsız olarak gelişimlerini sürdürüyorlar. | Open Subtitles | كل واحد في داخل جيبه الأميني الخاص به.. ينمو مستقلاً تماماً عن الآخر. |
Kimliği gizli tutulan çalışanların katıldığı anketler değerlendirilerek yapılan bağımsız analizler gösteriyor bunu. | TED | وهذا تحليل مستقل لإجابات موظفين لم يفصحوا عن أسمائهم على استمارات استقصاء. |
Sıfırdan, hayatlarını yeniden inşa ettiler ve nihayetinde Ürdün'ün bağımsız, varlıklı vatandaşları oldular. | TED | بدأوا حياتهم من الصفر وفي آخر الأمر، أصبحوا مواطنين أردنيين أثرياء مستقلين بذاتهم. |
bağımsız bir danışman şirketin taleplerini destekleyen net çalışma sonuçları var. | Open Subtitles | هناك دراسات موثّقة من مؤسّسة إستشاريّة مستقلّة تدعم إدّعائهم |
Kendi yolumda gitmek ve bağımsız olmak benim için daha iyi olacaktı. | Open Subtitles | كان من الافضل لي ان اتابع حياتي وأن أحاول ان اكون مستقله |
Ve bunu 29 saniyede buldum, bağımsız medyanın gücü ve önemi hakkında benim bir saatte anlatabileceğimden daha fazlasını anlatıyor. | TED | ولقد وجدت أنها وضّحت في 29 ثانية فقط قوّة وأهميّة، وسائل الإعلام المستقلة أكثر ممّا يمكن أن أقوله في ساعة. |
bütün oylar bütün bağımsız nabız yoklamaları gösteriyor ki ben seçileceğim çok iyi şimdi birkaç söz vermeye çalışabilirim | Open Subtitles | فى الحصول على الأصوات الزائفة وكل استطلاعات الرأي المستقلة والمعارضة تشير إلى أننى سأوفق فى الانتخابات بشكل جيد للغاية |
Uzmanların seslerini dinlerken, beyinlerinin bağımsız karar verme ile ilgili kısmı kendini kapatıyordu. | TED | بينما كانوا يستمعون إلى صوت الخبراء، كانت الأجزاء المسؤلة عن اتخاذ القرارت المستقلة في أدمغتهم لا تعمل. |
Sağlığımız, varlığımız ve müşterek güvenliğimizin hatırına, beyinlerimizin bağımsız karar veren kısımlarını açık tutmamız gerekli. | TED | من أجل صحتنا، ثروتنا و أمننا الجماعي، يتحتم علينا أن نجعل الأجزاء المسؤلة عن اتخاذ القرارات المستقلة في أدمغتنا تعمل. |
Bu koloniler özgür ve bağımsız eyaletlerdir ve buna hakları vardır. | Open Subtitles | هذه المستعمرات، هل يحق لها أن تصبح ولايات حرة، و مستقلة |
bağımsız ve güçlü bir kadının da güzel olabileceğini kabul etmelisin artık. | Open Subtitles | إمرأه قوية، مستقلة لو كنت أنا لكنت حددت من خسائري وتابعت حياتي |
Bu bağımsız girişimcinin kim olduğunu tahmin etmemize gerek var mı? | Open Subtitles | هل نحن مضطرين للتخمين من هذا المتعاقد المستقل الذي موّل ذلك؟ |
Sizin de mali yönden bağımsız olmanız yalnızca birkaç aya bakıyor. | Open Subtitles | أنت أيضاً تستطيع أن تصبح مستقلاً مالياً في غضون شهر وحسب |
Şehirlerin biribirinden bağımsız geliştiğini düşünsek de her zaman bütün datalar aynı sonucu gösterir. | TED | دائماً ,كل هذه البيانات تبين نفس الشيء على الرغم من حقيقة أن هذه المدن تطورت بشكل مستقل |
Dikkat etmeniz gereken şey ekranın sağ tarafında on bağımsız otonom işçiniz var. | TED | الفكرة هنا أن يكون لديكم عشرة عمال على الجانب الأيمن من الشاشة وهم الآن جميعهم عمال مستقلين. |
Hatta testler yapılmasını talep edeceğim zihnen sağlam olduğunu ve güvenilirliğini sınayacak bağımsız değerlendirmeler. | Open Subtitles | و سأطالبُ بفحوصٍ و تقييماتٍ مستقلّة أنّك سليمٌ عقليّاً و يمكن الوثوق بك. |
nda bu yoktu. Heralde bu kafesin içinde ana sistemden bağımsız bir devre. | Open Subtitles | لابد و أنها دائره مستقله لحماية هذا الحجرة |
Ülkemizin istilası... bağımsız bir ülkeye karşı yapılmış... bir saldırıdan başka bir şey değildir. | Open Subtitles | ان احتلال بلادنا يعد شكلا واضحا من أشكال العدوان على بلد حرة |
Kendinize bağımsız bir hayat kurar, dünya ile aranıza mesafe koyarsınız. | Open Subtitles | {\cH318BCB\3cH2A2AAB} تواصل حياتك كشخصٍ مُستقل {\cH318BCB\3cH2A2AAB} تُبقي مسافة بينكَ وبين العالم |
Gözleri, avını takip edebilmesi için birbirinden bağımsız hareket eder. | Open Subtitles | تتحرّك عيناها على نحو مستقلّ لرصد الفريسة |
Önemli sorunlarla yüzleşen bağımsız adamlar olarak iyimser olmayı seçtik. | Open Subtitles | كرجل حر يواجه تحديات هامة نحن نختار أن نكون متفائلين |
Ve bağımsız medyada ilerleme kaydettik. | TED | وقد حققنا انجازات ايضاً في مجال الاعلام الحر |
Bu durum kontolü bize veriyor, böylece seks, hamilelikten bağımsız hâle geliyor. | TED | ما تفعله هي أنها تعطينا قدرة التحكم فتصبح ممارسة الجنس منفصلة عن التلقيح و الحمل |
Tam adı, Serbest Tüccarlar ve bağımsız Güney Ülkeleri Ekonomik İttifakı. | Open Subtitles | إسمها الكاملُ هوَ التحالفُ المجاني لتجارة الأعمال الحرة والمدنُ الجنوبية المستقله |