Oldukça basit ve kaba başlarlar ve gittikçe gösterişli olurlar. | Open Subtitles | يبدؤون بشكل بسيط و فظ ثم يُصبِحون أكثر إبتكارا تفّضل |
Ve devam ediyor 1986, basit ve Amjad | TED | و يواصل بعد ذلك يقول ,1986, بسيط و امجد |
Bazılarının basit ve kolay öğrenilebilen kuralları var ama çoğunun çok karmaşık. | Open Subtitles | البعض منها له قواعد بسيطة و سهلة التعلم ًو لكن المعظم أكثر تعقيدا |
Ama onla aramızda ki şey, basit ve temiz bir iş anlaşması. | Open Subtitles | لكن ما لدينا هو و انا انه العمل مرتب و نقي وبسيط |
Yani, evrenin o en gerideki ilk zamanlarında çok basit ve anlaşılabilir olduğuna inanıyoruz. | TED | لذلك، بالعودة في أوقات مبكرة من الكون، نعتقد أنها كانت بسيطة جداً و قابلة للفهم. |
Yani şifrelerle falan uğraşman gerekmez. basit ve temiz iş. | Open Subtitles | ليس هنالك حلول لكسر كلمات السر ولا للإختراق ولدخوله تقصده مباشرة بدون إختراقات |
Kitleleri enerjiye dönüştürmenin basit ve temiz bir yolunu geliştirdik. | Open Subtitles | لقد طورنا طريقه نظيفه وبسيطه تحويل الكتلة إلى طاقة نقيه |
ve basit ve Amjad isimler Pakistanlı isimler | TED | و بسيط و امجد هي اسماء اولى اسماء باكستانية |
ama bu basit ve güzelce tasarlanmadığından kaynaklanmıyor. | TED | ليس لأنها لم تكن مصممة بشكل بسيط و جميل. |
Sağdıcına bu kadar basit ve masum bir şeyi açıklayamıyorsun. | Open Subtitles | انت لا تستطيع توضيح شىء بسيط و برىء الى صديقك المفضل |
Karmaşık bir girişimde bulunmayı düşünmek için çok basit ve gerizekalısın. | Open Subtitles | أنت بسيط و أحمق لتفكر بشكل معقد كما كنت تحاول |
basit ve sezgiseldi. Ve tabii ki yanlıştı. | Open Subtitles | كان نموذج بسيط و جميل ولكنه بكل بساطة كان خاطئاً |
İhtiyaçlarımız basit ve yardımcı olma arzumuz yücedir. | Open Subtitles | حاجاتنا بسيطة و رغبتنا لتقديم المساعدة عظيمة |
Bunu söylemek için basit ve doğal bir yol arıyorum ama pek yok gibi. | Open Subtitles | كُنت أبحثّ عن طريقة بسيطة و طبيعية لقول هذا، لكن لم أجد طريقة |
Ve çok basit ve duyarlı bir mesajla gidiyor: Yediklerimizi kabuledilebilir bir hızda yetiştirir, pişirir ve tüketirsek, daha fazla zevk alır ve daha sağlıklı oluruz. | TED | وانها مدفوعة برسالة بسيطة و عاقلة جدا، و هي أننا نحصل على متعة وأكثر و صحة أفضل من طعامنا عندما نزرع و نطبخ و نستهلك بسرعة معقولة. |
Akılda kalması için size basit ve direkt sorular soracağım,Mrs. Dubois. | Open Subtitles | ومع أخذ هذا في الإعتبار ، سوف أسألك سؤال مباشر وبسيط سيدة ديبوا |
İnan bana, nasıl göründüğünün farkındayız ama bu sadece iş, basit ve net. | Open Subtitles | صدّقني، نعرف كيف يبدو الأمر, لكنّها مجّرد أعمال، سهل وبسيط. |
İlk ağlar mesela çok basit ve ilkeldi. | TED | فالريت الأولى على سبيل المثال كانت بسيطة جداً ومحدودة |
Yani şifrelerle falan uğraşman gerekmez. basit ve temiz iş. | Open Subtitles | ليس هنالك حلول لكسر كلمات السر ولا للإختراق ولدخوله تقصده مباشرة بدون إختراقات |
Karmaşık sorunlar karşısında bile basit ve net çözümler üretebiliyorsun. | Open Subtitles | أنت تطور قدرة حقيقيه لإيجاد حلول واضحه وبسيطه |
Fakat sorduğum şey çok basit ve acının kısa sürmesini garanti edecek. | Open Subtitles | لكن ما أطلبه في غاية البساطة وستضمن أن معاناتك ستكون قصيرة |
Sorun şu ki, savaşta basit ve çıplak bir gerçek yok. Tek bir basit, çıplak gerçek. | TED | المشكلة هي أن الحرب لا تملك حقيقة بسيطة واضحة، حقيقة واحدة بسيطة وواضحة. |