Okul müdüründen dayak yemeyi bekliyormuş gibi bir hali var. | Open Subtitles | إنهُ يبدو كما لو أنهُ ينتظر الضرب من مدير المدرسة |
Hemen de yapabilirmiş ama büyük bir zafer bekliyormuş. | Open Subtitles | قال إنه كان يريد ان يفعل ذلك من قبل لكنه كان ينتظر نصرا كبيرا |
Arkadaşı bira alırken, arabada bekliyormuş, sonra bum, bum, bum. | Open Subtitles | ينتظر فيما رفيقه يشتري البيره اطلق النار |
Paparazzi'lerden biri dışarıda, adliyenin önünde Matt'in sarhoşken fotoğrafını çekmek için bekliyormuş. | Open Subtitles | وفي الخارج هناك .. مصور ينتظره ليأخذ له صور وهو يقود سكران |
Sanki beni bekliyormuş gibi canlıydı. | Open Subtitles | كانت حيّة كما لو أنّها كانت تنتظرني لقد كنتُ في النّور |
Ama hala,sanki bütün dünya beni çağırıyormuş, araştırılmayı bekliyormuş gibi hissediyordum. | Open Subtitles | لكنني مازلت أشعر كأن العالم بأسره كان يصرخ بي منتظراً أن تصدر النتيجة |
Prenses, ejderhanın koruduğu en yüksek kulenin en yüksek odasında gerçek aşkını ve ilk aşkının ilk öpücüğünü bekliyormuş. | Open Subtitles | واستمرت في حراسة التنين محبوسه في أعلي غرفة بأطول برج بانتظار حبها الحقيقي والقبلة الحقيقية الأولى |
12. katta bizi bekliyormuş. | Open Subtitles | إنه ينتظرنا في الطابق الثاني عشر |
Dersten geldiğinde, evinde bekliyormuş. | Open Subtitles | وكان ينتظر لها في مكانها عندما وصلت إلى المنزل من الطبقة. |
Görüşme yapacak adam cep telefonumu aradı. Görüşmek için beni bekliyormuş. | Open Subtitles | لقد إتصل مقابلي على هاتفي الخلوي كان ينتظر ليتحدث معي |
Fakat burada bir adam vardı salıncakların yanında-- etrafa sürekli birşeyi bekliyormuş gibi bakıyordu. | Open Subtitles | لكن كان هناك رجل قريب من الأرجوحة ظل ينظر حوله كأنه ينتظر شيئاً |
Sanki bir kız seninle birlikte olacağını söylemiş de erkek arkadaşı aslında köşede, elinde sidik dolu bir balonla bekliyormuş gibiydi. | Open Subtitles | الوضع مثل فتاة قالت بأنها ستقبلك، لكن حبيبها ينتظر في الزاوية ومعه بالونات مليئة بالبول. |
Almanların ilk bombalarının Londra'yı dümdüz ettiği haberini bekliyormuş. | Open Subtitles | ينتظر أخبارا تقول أن أولى قنابل الألمان ستقضي على لندن |
Almanların ilk bombalarının Londra'yı dümdüz ettiği haberini bekliyormuş. | Open Subtitles | ينتظر أخبارا تقول أن أولى قنابل الألمان ستقضي على لندن |
Çekici bekliyormuş. Eve gitmesi lazımmış. | Open Subtitles | ينتظر شاحنة جر ويحتاج لمَن يقلّه إلى المنزل |
Taksi şoförü onu havalimanına götürmek için dışarıda bekliyormuş. | Open Subtitles | سائق سيارة الأجرة كان ينتظره في الخارج لإصطحابه إلى المطار. |
Delacroix de bu sabah burada onu bekliyormuş. | Open Subtitles | لذا ، فديلاكروا كان ينتظره هُنا هذا الصباح |
Ama bazen, sanki sırf konuşmayı bırakıp pantolonumu indirmek için bekliyormuş gibi geliyor. | Open Subtitles | لكنني أحياناً أشعر وكأنها تنتظرني فقط لأتوقف عن الحديث وأخلع سروالي |
Baban sabahtan beri hapishane kapısının önünde bekliyormuş. | Open Subtitles | أبوك ظل منتظراً في الخارج عند بوابات السجن طوال الصباح |
Bizi kurtarmaya geldiğini söyledi, gerçek tanrılarımız bağlılığımızı bekliyormuş. | Open Subtitles | قال أنه جاء لإنقاذنا وأن آلهتنا الحقيقية بانتظار تكريسنا |
Biz onu burada bekliyorduk, o ise bizi orada bekliyormuş. | Open Subtitles | نحن ننتظره هنا و هو كان ينتظرنا هناك |
Sürekli trene bakıp duruyordu. Sanki onu orada biri bekliyormuş gibi. | Open Subtitles | وكانت تنظر للقطار كما لو أن أحداً ينتظرها هناك |
Eve zorla girmiş. Burada onun için bekliyormuş. | Open Subtitles | هذه المرأة اقتحمت المكان, وكانت بانتظاره. |
Görünüşe göre bir tanesi bu şeref için 40 yıldır bekliyormuş. | Open Subtitles | و على ما يبدو أحدهم كان منتظرا لـ 40 سنة لهذا الشرف |
Sahra'ya yerleşilmesinin inanılmaz bir kaydı. 5000 yıldan beri orada durup, bizim gelip bulmamızı bekliyormuş. | TED | سجل مدهش لإستعمار الصحراء الكبرى انها هنا منذ 5000 سنة مضت تنتظرنا لكي نعود. لذلك، انه مثير للإهتمام حقا. |
Muhbirimiz saat 14.00'da Küba'ya iniş yapmış Prag uçağını bekliyormuş. | Open Subtitles | هدفنا وصل الى كوبا في الساعة 2ظهرا وينتظر طائرة لبراغ |
O sabah bir sevkiyatın gelmesini bekliyormuş. | Open Subtitles | قالت انها كانت تتوقع وصول شحنة فى صباح ذلك اليوم |
Bunu bekliyormuş gibi o da oradaydı. | Open Subtitles | وهي كانت هناك كما لو أنّها كانت تنتظر هذا |