Ama benim şirketimi en çok ilgilendiren şey tek benzersiz parçaları toplu bir şekilde üretebiliyor olduğunuz gerçeği. | TED | ولكن الشيئ الذي يهم شركتي اكثر هو حقيقة ان بامكانك صنع منتجات فريدة من نوعها بكميات ضخمة |
Yaşayan bütün memelilerin beşte biri yarasalardır ve onların benzersiz özellikleri vardır | TED | فالخفاش يمثل خُمس الثدييات التى تعيش الآن، و لديها سمات فريدة. |
Bu yüzden birçok şirket veya kolluk kuvvetinin kullandığı bir yöntem var. Her bir dosyayı, benzersiz sayı dizilerine çeviriyorlar. | TED | لذلك، معظم الشركات أو وكالات إنفاذ القانون الذين يملكون هذا المُحتوى يمكنهم ترجمة كل ملف إلى تسلسل فريد من الأرقام. |
Bizim endüstrimizde, burada farklı ya da benzersiz bir şeye bakıyor değiliz, toplumumuzu ve yaşam tarzımızı daha normal yapmak için hazırlıklı olmalıyız. | Open Subtitles | في صناعتنا , نحن لانبحث عن شيء مختلف أو فريد هنا علينا أن نكون مستعدين لجعله أكثر طبيعية في مجتمعنا وفي طريقتنا للعيش |
Senin benzersiz deneyimlerine ve zekana sahip olan biri bunu ortaya çıkarbilecektir. | Open Subtitles | لشخص ما بمثل ذكاءك و تجربتك الفريدة سوف يكون قادراً على إيجادها |
Oklahoma şehri hayal edilebilecek en benzersiz bir şekilde başladı. | TED | لقد نشأت مدينة أوكلاهوما بطريقة فريدة جداً. |
Dassey davasının diğer benzersiz tarafı da sert bir halk tepkisine sebep olmasıdır. | TED | وقضية داسي فريدة أيضًا لأنها تسببت في غضب جماهيري عارم. |
Hepimizin benzersiz bir koku dünyası vardır, aldığımız kokular bakımından birbirinden tamamen farklı bir dünya duyumsarız. | TED | كل واحد منا لديه رائحة فريدة من نوعها، بمعنى أن ما نشمه، كل منا يشم عالما مختلفا تماما. |
Aktardığımız bu hikâye benzersiz ama cinsel şiddetin küresel bir salgın hâline gelmesiyle normalleşiyor. | TED | القصة التي نقلناها لتونا فريدة من نوعها، ومع ذلك فهي شائعة جدًا مع كون العنف الجنسي وباءً عالميًا. |
Son beş yılda öğrendim ki bu dava benzersiz olmaktan çok çok uzakta. | TED | تعلمت في آخر خمس سنوات أن هذه القضية ليست فريدة. |
Ve bu, bence, ... ...benzersiz evrimsel konuşmadır. | TED | وهذا، كما أعتقد، يمثّل من النّاحية التطويريّة حالة فريدة من نوعها. |
Kongredeki tek yalnız anne olarak ağır işlerde çalışan milyonlarca ailenin yaşadıklarıyla ilgili benzersiz bir bakış açım var. | Open Subtitles | بصفتي الأم العزباء الوحيدة في الكونغرس، لدي منظور فريد بشأن ما يبدو عليه الواقع بالفعل بالنسبة لملايين العائلات الكادحة |
Ve böyle bir ürün yarattığınızda, ne olduğu farketmez, parmak izi gibi benzersiz bir şey olmalı. | TED | وتصنع منتج مهما يكن، سيصبح فريد كبصمات أصابعهم. |
Bu genlerin her biri insandan insana anlamlı bir şekilde farklılaşıyor. Her birimiz bu varyasyonun benzersiz bir kombinasyonuyuz. | TED | وتختلف كل من هذه الجينات من شخص إلى شخص إلى آخر، ويعتبر كل واحد فينا بمثابة مزيج فريد من ذلك الاختلاف. |
Bir kısmı diğer alfabelerden alınmış, fakat çoğu benzersiz. | TED | بعضها تم استعارته من مخطوطات أخرى ولكن أغلبها فريد تماماً. |
O nedenle bakımı altındaki gazilerle iletişim kurma ve iyileşmelerine yardım etmede benzersiz biri. | TED | وهذا يضعه في موقف فريد يتيح له التواصل ومساعدة المحاربين القدامى الذين في رعايته. |
Sadece onun benzersiz biyolojisi seni ve klonlamayı mümkün kıldı. | Open Subtitles | هي فقط وتركيبة جسدها الفريدة من جعلتك وجعلت التنسيل ممكناً |
Yani, 2,7 milyarlık bir proje koruyucu ve önleyici tıp çağını vaadediyordu, benzersiz genetik yapıya dayanarak. | TED | وكما تعلمون، مشروع 2.7 مليار دولار وعد بعصر من الطب التنبؤي والوقائي بناءً على تركيبنا الجيني الفريد من نوعه. |
Bir köşe yazısı yazabilecek kadar benzersiz bir bakış açın olduğunu söyledim. | Open Subtitles | ،لقد عرضت أن تكتبي عموداً في الجريدة قلت أنك تملكين منظوراً فريداً |
Bu toplumun güveninin benzersiz şekilde ihlali demek. | Open Subtitles | سيكون هذا إنتهاكا غير مسبوق لثقة العامة |
Terör operasyonları merkezindeki yenilik teröristlere benzersiz durumsal farkındalık verdi ve polislere karşı üstün taktiksel avantaj ve hükumete karşı da. | TED | اختراع مركز العمليات للإرهابيين أعطاهم معرفة غير مسبوقة بالوضع وأفضلية استراتيجية على قوات الشرطة وعلى الحكومة. |
Evet, Başmüfettiş. Hakikaten benzersiz ha? | Open Subtitles | هذا حقا ايها المفتش, لقد كان شيئا فريدا, |
Görmeye değer bir eğitim olayı için benzersiz bir fırsat. | Open Subtitles | فرصه فريده لتدريب على نوع جديد من التدريب |
Ama katılanlar için gerçekten benzersiz ve doyurucu bir tecrübedir. | Open Subtitles | ولكن لمن إختاروها فهي تجربة لا مثيل لها ومكافأة مجزية |
Bana hayatından benzersiz kişiliğini ortaya çıkartan bir hikâye anlat yeter. | Open Subtitles | أخبرني فحسب عن شىء يخص حياتك لإظهار الجانب المميز من شخصيتك |