Bu olayla ilgili yanlış bilgilerin yayınlanmasından dolayı çok üzgünüz. | Open Subtitles | و نأسف لتلك المعلومات الخاطئه التى اذيعت حول هذه الحادثه |
Baal'ın lo'taur'ını, kişisel kölesini, bu bilgilerin çoğuna erişmek için kullanmış. | Open Subtitles | لقد إستخدم عبد بال الشخصي ليصل الى الكثير من هذه المعلومات |
NSS binasında, çok gizli bilgilerin saklandığı bir depo var. | Open Subtitles | ضمن منظمة الأمن القومي هناك دائرة تخزن المعلومات السرية للغاية |
Bize yardımı olabilecek bilgilerin vardı, ama sen onları kendine sakladın. | Open Subtitles | وكنت تعرف أن لديك .معلومات يمكنها مساعدتنا، لكنك احتفظت بها لنفسك |
Şahit getiremezsem, vereceğin bilgilerin bir değeri kalmaz. | Open Subtitles | معلوماتك لا تساوي شيئا الا اذا احضرت معي شاهدا |
Bu basit bilgilerin ne kadar değerli olabileceğine dair bir fikri yoktu. | Open Subtitles | الذي يعرفه القليل أن هذه المعلومات عديمة الفائدة قدمت دليلاً شديد الأهمية |
Ama muhtemelen bu bilgilerin en işe yarar olanı tanığın konuştuğunuzu duyduğu şeyler. | Open Subtitles | و لكن ربما أكثر نفعا من تلك المعلومات هي المحادثة التي سمعها شاهدنا |
Yani bunlar yüklendikleri bilgilerin tamamını muhafaza ediyorlar. | TED | وبالتالي تكون كل المعلومات حول ما تم بناءه مضمنة فيها. |
Ve bu, bu görüntülerin çoğunda bulunan semantik bilgilerin zenginliğini düşündüğünüz zaman gerçekten heyecan verici oluyor. Tıpkı internette görüntü aramak için | TED | وسيكون ذلك مثيراً بالفعل عندما تفكر في إثراء المعلومات الدلالية التي تحويها هذه الصور فهذا مثل بحثك عن الصور في الويب |
Şimdi bu haritanın başarısının temeli, daha az önemli bilgilerin çıkarılmasına ve aşırı derecede sadeleştirmeye dayanmaktadır. | TED | الآن، مفتاح نجاح هذه الخريطة هو تجاهل المعلومات الأقل أهمية و التبسيط المتناهي |
Bu bilgilerin tamamının zaruri söylenmesi gerekir. Çince bunları görmezden gelmeme müsaade etmez. | TED | كلّ هذه المعلومات ضروريّة. اللّغة الصينيّة لا تسمح لي بتجاهلها. |
Yapabileğiniz şudur, imleci harita üzerinde bir yere konumlarsınız çünkü bu bilgilerin çoğu üçboyutlu. | TED | ومن ثم ما يمكنك القيام به هو وضع ذلك في الفضاء، لأن الكثير من هذه المعلومات مكانية. |
Sonuç olarak bilgilerin nasıl verileceği konusuna gelirsek bilgiler şirketlerden doğrudan geliyor. | TED | لكن الخلاصة أننا عندما نتحدث عن ماهية إعطاء هذه المعلومات هي تأتي من الشركات نفسها. |
Bunun için, bu ikili bilgilerin hepsinin ince ve ayrıntılı ilişkilerini tanımlamam gerek, birlere ve sıfırlara baktığınızda yapılması zor olan başka bir iş. | TED | للقيام بذلك أنا بحاجة لتحديد العلاقات الدقيقة والمفصلة التي تربط بين هذه المعلومات الثنائية، وهذا أمر آخر يصعب القيام به عند النظر للآحاد والأصفار. |
Bu tamamen bir gizem, fakat önemli olan bunun bize bilgilerin 4000 yıl önce nasıl göründüğünü göstermesidir. | TED | الأمر يشوبه غموض تام، لكن المهم هو ان المعلومات كانت على هذا الشكل منذ 4000 سنة. |
Saklaması, aktarımı veya analizi zor olan dijital bilgilerin miktarını yansıtıyor. | TED | إنّه يُمثّل كمية المعلومات الرقميّة، والذي يكون غير ملائمٍ للتخزين، أو النقل، أو التحليل. |
GR: Off-shore dünyası hakkındaki temel bilgilerin topluma açılması gerektiğine inanıyoruz. | TED | جيرارد: نحنُ نعتقدُ بشدة أن المعلومات الأساسية حول عالم الحسابات في الخارج يجب أن تصبح علنية. |
Ama George Washington'un kapılarını kapattıklarından ötürü asıl bilgilerin hiçbiri verilmiyor. | Open Subtitles | ولكن منذ إغلاقهم أبواب البيت الأبيض، لم تُسرب أي معلومات حقيقية |
Ayrıca, eğer böyle bir ilişkiler ağının içindeyseniz dünya görüşünüz bu ağdan size gelen bilgilerin ne olduğuna baglı. | TED | أيضاً، إذا اندمجت في مثل هذه الشبكة من العلاقات، نظرتك للعالم ستكون بما ستصلك من معلومات من خلال شبكة العلاقات |
Oxford Üniversitesi'nin yakın tarihli bir araştırması geçtiğimiz İsveç seçimlerinde sosyal medyada yayınlanan seçimle ilgili bilgilerin üçte birinin yalan veya sahte olduğunu ortaya koydu. | TED | أظهرت دراسة جديدة أجرتها جامعة أكسفورد أنه في الانتخابات الأخيرة للسويد، كانت ثلث المعلومات المنتشرة في مواقع التواصل الاجتماعي حول الانتخابات معلومات كاذبة أو ملفقة. |
Çok kolay olur Barry. Bütün bilgilerin bende var. | Open Subtitles | الموضوع سهل جداً بارى فأنا عندي كلّ معلوماتك |
Her şeyin çok geliştiğini ve bu bilgilerin elimizin altında olmadığını anlamanızı isterim. | Open Subtitles | فلتفهم أن كل هذا يحدث بسرعة وأن هذه المعلومة ليست بين أطراف أصابعنا. |
Sınıflandırılmış bilgilerin açık kaynağı jenerasyonumuzun habercileri için büyük bir oyun değiştirici olacak. | Open Subtitles | المصدر المفتوح للمعلومات السرية سيكون بكل تأكيد أكبر تغيير لعمل الصحفيين في جيلنا. |
Yayılmış ağların, büyük çaplı veri ve bilgilerin toplumu nasıl değiştirdiğini biliyoruz. | TED | لقد رأينا كيف أن شبكات التوزيع، البيانات والمعلومات الضخمة يمكن أن تحول المجتمع. |