Direkt olarak Mabet'e gidiyor. Bunu bilmek için Avcı olmaya gerek yok. | Open Subtitles | انه يؤدي مباشرة الى المعبد لا يحتاج ان تكون صيادا لتعرف ذلك |
Çok az detaya sahipler ve sonraki adımınızı bilmek için o detaya ihtiyacınız var. | TED | ولكنّها تملك تفاصيل قليلة جداً، وأنت بحاجة للتفاصيل لتعرف ما الذي ستفعله تالياً، |
Koktuğunu bilmek için Detroit'e gitmem gerekmiyor. | Open Subtitles | ليس عليّ الذهاب إلى ديترويت كي أعرف أن رائحتها كريهة |
Bundan daha fazlası olduğunu bilmek için sihre ihtiyacım yok. | Open Subtitles | أنا لا احتاج إلى سحر لأعلم أن الأمر يتخطى ذلك. |
Onun ne olduğunu bilmek için ona bir kez bakmak yeterli. | Open Subtitles | كل ما عليك فعله هو أن تنظري إليها لتعرفي كل شيء |
Kendisini arıyordum ve işçi olduğunu ve durumu bilmek için oldukça küçük ve saf olduğunu biliyordum. | Open Subtitles | نظرتُ إليها نظرةً واحدة و عرفت أنها في مرحلة مخاضٍ وولادة و هي ساذجة و صغيرةٌ على معرفة ذلك |
ama ne zaman duracağınızı bilmek için... içgüdüleriniz çok güçlü olmalıdır. | Open Subtitles | ولكن يتطلب غريزه جيده ليعرف متى الوقت المناسب ليتوقف عن الملاحقه |
Bunu bilmek için psikoloğa gerek var mı? | Open Subtitles | هل يجب أن نكون أطباء نفسيين لنعلم هذا ؟ |
"Bunu bilmek için görmene gerek yok" | Open Subtitles | ~ وليست ضروريا ~ ~أن ترى الشيء لتعرفه ~ |
Çocuklarla konuşmayı bilmek için çocuğa gerek yok. | Open Subtitles | - ليس من المفترض أن يكون لي طفل حتى أعرف كيف أتعامل مع طفل |
Birini uzun süredir tanıyınca sırf iyi öpüşüyor mu bilmek için onu öpmek istersin. | Open Subtitles | فأنت فقط تريد أنت تقبله لتعرف إذا ما كان يجيد التقبيل |
Evlat, bunun kötü bir fikir olduğunu bilmek için kafanda beş tane beyin olmasına gerek yok. | Open Subtitles | لا يتطلب خمسة عقول في رأسك لتعرف أنها فكرة سيئة |
Fakat bunları bilmek için kimya okumanız gerekmiyor. | Open Subtitles | ولكن هذا لا يتطلب أن تكون عالماً كيميائياً لتعرف ذلك |
Evet, senin de görmeni dilerdim... Ne düşündüğünü bilmek için. | Open Subtitles | نعم ، نعم ، كنت أحب أن تشاهديها كي أعرف ما هو رأيك. |
Çocuğun yalan söylediğini bilmek için psikiyatr olmam gerekmiyor. | Open Subtitles | لايجب ان اكون نفسانيا لأعلم ان الولد كان يكذب |
O kadar emin olma. Şekerin tatlı olduğunu bilmek için yemek gerekmez. | Open Subtitles | لاحاجة إلى أن تأكلي الحلوى لتعرفي أنها حلوة المذاق |
Sen ısrarcıydın. Her şeyi bilmek için hep ısrar ettin. | Open Subtitles | لقد كنت مصرة , كنت دائماً تصرين على معرفة كل شيء |
Yeni incil, sırf var olduğunu bilmek için kendini sürekli yeniden okuyan sonsuz uzunluktaki bir manyetik bant olacak. | Open Subtitles | الكتاب المقدس الجديد سيكون شريطا ممغنطا خالد لوقت عليه أن يعيد قراءة نفسه بإستمرار ليعرف بأنه كان موجودا |
Bunu bilmek için psikoloğa gerek var mı? Biliyorsunuz. | Open Subtitles | هل يجب ان نكون اطباء نفسيين لنعلم هذا ؟ |
"Bunu bilmek için görmene gerek yok" | Open Subtitles | ~ وليست ضروريا ~ ~أن ترى الشيء لتعرفه ~ |
Ben... Kendi hakkımdaki şeyleri bilmek için bir kitaba ihtiyacım yok. | Open Subtitles | أنا لستُ بحاجةٍ لكتاب، حتى أعرف طبيعتي. |
Neden ben? Eğer bunu soruyorsan, demek ki bilmek için hazır değilsin. | Open Subtitles | اذا اردت ان تعرف يجب ان تطلب ثمّ أنت لست مستعدّ للمعرفة لحد الآن |
Yani, sana inanmak isterim, ama bunu bilmek için yeterince kadınla birlikte oldum, bu kadar hızlı olamaz. | Open Subtitles | أعني, أريد أن أصدقك, لكني كنت مع نساء كثيرات لأعرف أن هذا لا يحدث بسرعه |