- Dinle, eğer bundan kurtulamazsak, teşekkürler. - Bir şey değil. | Open Subtitles | اسمع إذا نحن لم ننجو من هذا شكرا على الرحب والسعة |
Sikeyim "Teşekkürler"i. Sikeyim "Bir şey değil"i. Aramızda lafı olmaz. | Open Subtitles | اللعنة ، أشكرك ، على الرحب والسعة إنه أنا وأنت |
- Bir şey değil. Sadece... Crewson'ların kızının yardıma ihtiyacı olabileceğinden endişeliyim. | Open Subtitles | لا شيء ، لكنني أخشى أن تكون تلك الفتاة في حاجة لمساعدتنا |
Biz sadece kod yazıyoruz. Önemli Bir şey değil yani. | Open Subtitles | إنه أتفه من التفاهة ذاتها، لا شيء مميز في الأمر |
Biliyorum. Bunu kimsye söylemediğin için teşekkür ederim. Bir şey değil. | Open Subtitles | أعرف هذا، أشكركِ على عدم الإخبار بأمري على الرحب و السعة |
Hayır hayır, öyle Bir şey değil. Ondan aldığınız plastik şey bana gerekiyor. | Open Subtitles | لا لا الأمر ليس كذلك أنني فقط اريد العلبة البلاستيكية التي أخذتها منه |
Bir şey değil. Ayrıca üçüncü ders olan söylendiği zaman giyinme, halledildi. | Open Subtitles | العفو , أظنك ستجد أن الدرس الثالث و هو أن يلبسوا حين يطلب منهم قد تم. |
Bir şey değil. Umarım tekrar yaparız. | Open Subtitles | على الرحب والسعة أتمنى لو نعمل معاً ثانيةً |
- Borcum olsun Doug. Teşekkür ederim. - Bir şey değil. | Open Subtitles | ادين لك يا دوج ، شكرا - على الرحب والسعة - |
- Şey, teşekkürler, Henry, sanırım. - Bir şey değil. | Open Subtitles | ـ شكراً يا ـ هنري ـ ـ على الرحب والسعة |
Endişelenecek Bir şey değil. Aslında parkı da biraz genişletecek. | Open Subtitles | لا شيء يستوجب القلق في الحقيقة ذلك سيحسّن المتنزّه كثيراً |
Aslında pek Bir şey değil.Sadece, bayan stajyer doktorlarıyla fazla flört ettiğimi düşünüyordu. | Open Subtitles | لا شيء ، بجدّيّة ، ظنّت فحسب أنني أغازل كثيراً الطبيبات المقيمات كثيراً |
Birleşik Devletler Başkanı'nın büyük kayıp aşkı bir fahişeden başka Bir şey değil. | Open Subtitles | الحب الكبير خسر رئيس الولايات المتحدة. انت لا شيء أكثر من مجرد عاهرة. |
Bir şey değil, tatlım. Caddeyi geçerken dikkatli ol. | Open Subtitles | على الرحب و السعة عزيزتى لا تنسى ان تعبرى الشارع بحذر |
-O kadar önemli Bir şey değil. -Biraz penisilin halleder. | Open Subtitles | الأمر ليس بهذه الأهمية عدة حقن من البنسلين ستعالج الأمر |
Bir şey değil. Tam bir baş belasısın. Neden? | Open Subtitles | ليس بما يريدونه أن تكوني العفو أنتِ فقط شقية |
Ama bu kötü Bir şey değil. Bir çocuk vardı. Nedendir bilmem. | Open Subtitles | ولكنه ليس شيئا سيئا لقد كان هناك ولد, لا أعرف ما مشكلتة |
Barbekü yapacağız, büyük Bir şey değil. Gelmek ister misin? | Open Subtitles | إنّه مجرّد حفل شواء, ليس أمراً مهماً هل ترغبين بالمجيء؟ |
Yolda kaybolmak işitilmedik Bir şey değil, öyle değil mi? | Open Subtitles | ليس من المسموع للناس أن يختفي بينما كان يسافر,أليس كذلك؟ |
Bir şey değil, şimdi de güçlü bir kapanış yapalım, tamam mı? | Open Subtitles | لا شكر على واجب ، والان نريد نهاية قوية للقصة ، حسنا |
Evet, ne yaptım bilmiyorum, ama Bir şey değil. | Open Subtitles | لا أعلم ما فعلت , ولكنك على الرحب والسعه |
- Sağ ol. - Bir şey değil Doris. Görüşürüz. | Open Subtitles | ــ شكراً ــ لا مشكلة يا دوريس، سأراكِ في الجوار |
Bu ebeveynelerinin ya da öğretmenlerinin onlara söylediği Bir şey değil. | TED | إنه ليس الأمر الذي يخبرهم به والديهم، أو يخبرهم به مدرسيهم. |
Hayır. Bu Stanford'a gidecek birinden beklediğim Bir şey değil. | Open Subtitles | لا,هذا ليس ما أتوقعه من شخص سوف يعلو شأنه هنا |
Bunu yapamazsın. Bu iyi Bir şey değil. | Open Subtitles | لكن لا يمكنكِ، لا يمكنكِ فهو ليس أمر جيد |
Seninle konuştuğum için barodan kovulabilirim biliyorum ama bu avukatlara göre Bir şey değil. | Open Subtitles | أعلم أنّي قد أُمنع من مخاطبتك، لكنّه ليس أمرًا يتعلّق بالمحامين. |