Evet, ihtiyarı alnında bir kurşunla bulmam da belli bir şey değildi mesela. | Open Subtitles | فمثلا لم يكن الأمر واضحا أني قد أجد الرجل العجوز وبجبهته ثقب رصاص |
Gerçek şu, muhtemelen olan şuydu, Mabel ağlıyordu, yalnız bu onun her zaman yaptığı bir şey değildi yani kendini bırakmıştı. | TED | الحقيقة هي، من المحتمل أن ما حدث هو، كانت مابل تبكي، وهذا شيء لم يكن من عادتها أن تفعله، لذا تخلت عن حذرها. |
İkimizde biliyoruz ki önerdiğin anlaşma dikkat dağıtmaktan başka bir şey değildi. | Open Subtitles | كلانا يعرف ان عرض التسوية كان لا شيء سوى لتشتيت الانتباه |
Büyük bir şey değildi. | Open Subtitles | لم يكن شيء كبير: المعتاد, مئة دولار في الشهر. |
Bu hiç bir şey değildi. Tek bir dikiş ve sadece 20 dakika. | Open Subtitles | هذا لم يكن شيئاً ذو قيمه إبرة وحيدة فى 20 دقيقة |
- Hiç bir şey değildi. - Unutmamı mı istiyorsunuz? | Open Subtitles | حسنا لم يكن شيئا هل تريدين منى نسيان ما حدث |
Kesinlikle iyi bir şey değildi ama mevcut şartlara göre akıllıcaydı. | Open Subtitles | من الواضح بجلاء أنه ليس شيئا جيدا ولكن بالنسبة للظروف المحيطة بالموقف |
-Önemli bir şey değildi. -Söylediklerinin farkında değilsin. | Open Subtitles | لم يكن الأمر مهماً، ليس لديك أدنى فكرة عما تتحدثين بشأنه |
Kişisel bir şey değildi ama. Sadece işti. Siz ikinizi şu anda öldürmem gibi yani sadece iş. | Open Subtitles | لم يكن الأمر شخصي، مجرد عمل كقتلي لكما الآن، مجرد عمل |
Gerçek bir sinema aktristi? - Bu gerçekten de çok romantik Anne. - Öyle bir şey değildi. | Open Subtitles | ـ هذا رومانسي للغاية يا أماه ـ لم يكن الأمر هكذا |
Kişisel bir şey değildi. Sadece iş yapıyorum. | Open Subtitles | لم يكن من شأنٍ شخصيّ في ذلك، إنّما العمل فحسب. |
Doğruyu söylemek benim ailemde o kadar önemi olan bir şey değildi. | Open Subtitles | قول الحقيقه لم يكن من الأولويات في عائلتي |
Ama önemli bir şey değildi, ki bu iyi bir şey. | Open Subtitles | لكنّه كان لا شيء, و الذي هو شيءٌ جيد. |
Kişisel bir şey değildi ama telefonun kapalı olduğundan sana bahsedemedim. | Open Subtitles | حسناً, لم يكن شيء شخصي, لكن هاتف كان مغلق, |
Önemli bir şey değildi. Sadece yanlış anlama. | Open Subtitles | أجل, هذا لم يكن شيئاً كان مجرد سوء تفاهم |
Ve o zaman, evlenmek gerçekten pek üzerine düşündüğüm bir şey değildi | TED | في ذلك الوقت، الزواج لم يكن يمثل شيئا لدي لم يكن شيئا أمضيت كثيرا من الوقت في التفكير فيه |
Çocukça bir takılmaydı, ciddi bir şey değildi. | Open Subtitles | كان كلهو الغلمان ليس شيئا جادا |
Sana evli olmadığını söylememesi ucuz bir şey değildi. | Open Subtitles | لم تكن علاقة عابرة حيث لا تخبرك أنها متزوجة |
Mesele şu ki, oraya nişanlım için gittim sanıyordum ama anladım ki intikam almak O'nun benden isteyeceği bir şey değildi. | Open Subtitles | بيت القصيد هو، خلتُ أني كنتُ هناك من أجل الإنتقام لخطيبي؟ لكنّي أدركتُ أنّ الإنتقام لهو شيء لم يكن يريدُني أن أقوم به |
Kontrol ettiler, sonra da salıverdiler. Önemli bir şey değildi. | Open Subtitles | لقد تحققوا من هويّتي و أطلقوا سراحي لم يكن أمراً مهماً |
- Bana söylememiştin. - Önemli bir şey değildi. | Open Subtitles | ـ حسناً ، لم تُخبرينى بهذا ـ لم يكُن الأمر يستحق |
Evlenmesen iyiydi. Ama bu bana kalmış bir şey değildi. Asla. | Open Subtitles | كنت أود ألا تتزوجها، ولكن الأمر لم يكن بيدى، على الإطلاق.. |
Ama o bir şey değildi. | Open Subtitles | لكن لم يكن ذلك بالأمر الكبير |