İlk karşılaştığımızda önemli bir şey yapmak için tek bir sebebin olduğunu söylemiştin. | Open Subtitles | عندما تقابلنا لأول مرّة، قلت لي أن هناك سبب واحد لفعل شيء هام. |
Bu gece çılgınca bir şey yapmak için güzel bir bahanen var gibi görünüyor. | Open Subtitles | يبدو هذا وكأنهُ عذر جيد لفعل شيء مدهش حالاً و الليلة |
Bu olduğunda da... ..bir şey yapmak için hazır olmalısın. | Open Subtitles | وحين يحدث .. يجب أن تكون مستعداً لفعل شيء |
bir şey yapmak için elimde kalan tek sebep para. | Open Subtitles | المال هو السبب الوحيد الذي تبقَ لي لفعل أي شيء |
Shelby Şirketi'ndeki eski pozisyonum bir şey yapmak için kimseden izin almam gerekmediğinin göstergesi. | Open Subtitles | موقفي الكبير مع شركة شيلبي يعني لااحتاج طلب الأذن من أي شخص لفعل أي شيء |
bir şey yapmak için yeteri kadar cesur olduğumu sanmıyorum. | Open Subtitles | ليس لدى الشجاعه لفعل شيئاً حيال هذا |
Çimin ters tarafına yollanmadan önce kayda değer bir şey yapmak için son şansım olarak görüyorum durumu. | Open Subtitles | كما أرى الأمر هذه فرصتي الأخيرة لفعل شيء قبل أن أتجه للجانب الخاطئ من العشب |
Bak o kötü bir şey yapmak için yola çıkmadı, ...sanki öyleymiş gibi davranma. | Open Subtitles | أنظر , هو لم يخطط لفعل شيء سيء ولا تجعل الأمر يبدو وكأنه قصد. |
- Tabii delice bir şey yapmak için mantıklı karar vermezsem. | Open Subtitles | ما لم، أتخذ قرار منطقي لفعل شيء مجنون. |
İnsanların bir şey yapmak için gerçek bir nedenleri olduğu mu? | Open Subtitles | ذلك أنّ الناس لديهم سبب حقيقي لفعل شيء. |
Davetiyeleri gönderen her kimse, bu kadınları bana bir şey yapmak için kullanıyor, buna da eminim. | Open Subtitles | \u200fأياً كان من أرسل الدعوات \u200fفهو يستخدم النساء لفعل شيء بي \u200fأنا واثق بذلك |
Önemli bir şey yapmak için size fırsat. | Open Subtitles | إنها فرصة لفعل شيء مهم |
bir şey yapmak için en fikrin bu mu? | Open Subtitles | هذه فكرتك لفعل شيء? |
Onlar çok akıllı, bir şey yapmak için buradayım. | Open Subtitles | لكنني هنا لفعل شيء |
Zora bu senin fırsat anın. Lütfen bunu gerçek bir şey yapmak için kullan. | Open Subtitles | (زورا)، هذه اللحظة هي فرصتك أرجوك استخدميها لفعل شيء حقيقي |
Hem tüberküloz koğuşu, hem de antihistamin durumlarında, birisinin, bir şey yapmak için tasarlanan bu ilacın -- tüberkülozu tedavi etmek veya alerjiyi yok etmek -- aynı zamanda çok farklı bir şey için kullanılabileceğini bilmesi gerekiyordu -- depresyonu tedavi etmek. | TED | وفي كلا الحادثتين حادثة جناح السل أو حادثة مضاد الهستامين، شخص ما كان عليه أن يدرك بأن الدواء الذي كان هدفه -- معالجة السل أو كمضاد للحساسية -- بالإمكان استخدامه لفعل شيء مختلف جداً -- وهو معالجة الاكتئاب. |
Evet, öyle. (Gülüşmeler) Yine de bazen bir şey yapmak için bazı düzenlemeler yaparak farklı bir yol bulmam gerekiyor ve bunları "yapabileceklerim" sınıfına eklemek istiyorum. | TED | نعم، إذاً... (ضحك) ومع ذلك، أحياناً أكون بحاجة لإيجاد طريقة مختلفة لفعل شيء ما عن طريق عمل تعديلات، وأرغب في نقل هذه الأشياء إلى خانة "أستطيع أن أفعل". |
Çünkü bir şey yapmak için çok gençtik. | Open Subtitles | لأننا كُنا صغار جداً لفعل أي شيء. |
Problemlerden biri, malzemeyi sahilden toplayamayız. Çünkü sahilden birkaç midye toplayıp yapıştırıcılarını aldığımızda biraz malzeme elde ederiz ama onunla bir şey yapmak için yeterli olmaz, ancak görebileceğimiz kadar olur. Tercihen tren veya araba ölçeğinde bunu arttırmamız lazım. | TED | وأحد المشاكل هنا، أنه لا يمكنكم الذهاب والحصول على المواد من الشاطئ، لأنه إذا حصلتم على حفنة من بلح البحر وحاولتم استخراج اللاصق منها، سوف تحصلون على القليل من المادة، ولكن لن يكون لديكم ما يكفي لفعل أي شيء بها، فقط ما يكفي للرؤية. |
bir şey yapmak için yeteri kadar cesur olduğumu sanmıyorum. | Open Subtitles | ليس لدى الشجاعه لفعل شيئاً حيال هذا |