Çocuklarımıza veya torunlarımıza bırakmak istediğimiz mirası düşündüğümüzde bir adalet mirası bırakmayı düşünmeliyiz. | TED | وعندما نفكر في نوع الميراث الذي نريد تركه لأبنائنا أو أحفادنا، فكروا في ترك إرثٍ من العدالة. |
Bu iste zalim bir adalet var. | Open Subtitles | هناك نوع ما من العدالة الخبيثة بخصوص هذا |
Açıkça sen derin bir adalet duygusu olan bir adamsın. - Sorun? | Open Subtitles | يبدو أنّك رجل تحظى بشعور عميق من العدالة. |
Topluma, hak edenin cezasını bulduğu bir adalet kanısı verir. | Open Subtitles | فهي تضفي أيضاً شعوراً بالعدالة والقصاص إلى المجتمع. |
Hepimiz biliyoruz ki tam bir adalet sağlanmadan bir toplum var olamaz. | Open Subtitles | نعلم جميعنا أن المجتمعات لا تقوم إلا بالعدالة المطلقة |
Bunu sağlayacağını sanmıyorum. Sana yaptıklarımı ödetecek bir adalet yoktur. | Open Subtitles | لا, لا أظنك ستفعل, لا يوجد عدالة لما فعلته بك |
Eğer insanların inandığı bir adalet biçimi varsa sanırım Bobby Long'unki bir şarkıydı. | Open Subtitles | وأعتقد انه لو أرد الناس أن يؤمنوا في نوع من العدالة فإن بوبي لونج قد حصل على عدالته في مقابل أغنية |
Çok güçlü bir adalet duygusu altında hareket ediyor olmalı. | Open Subtitles | هذا الشخص يتصرف تحت احساس قوي من العدالة |
Adalet dağıtmak için tutuldu. Bu tarz bir adalet ucuza gelmez. | Open Subtitles | وظّف لينقذ العدالة وهذا النوع من العدالة ليس رخيصاً |
Her biri, ne tür bir adalet aradığına dair kendi bakış açısına sahip ve derinden inanıyorum ki güvenilir bir adalet süreci, şerefini geri kazanmasının ve travmasını bitirmesinin anahtarı. | TED | لكل منهن وجهة نظر خاصة عن أي نوع من العدالة تبحث، وأنا أؤمن بعمق أن العدالة ذات المصداقية هي المفتاح لاستعادة كرامتها وإيجاد حل لصدمتها. |
Bu yüzden daha yüksek bir adalet anlayışına güvenerek suçlamayı geri çekmeye karar verdik. | Open Subtitles | ... لذا قررنا سحب التُهمة واثقين في تحقيق مستوى أعلى من العدالة |
Bugün, şehrimiz yeni inşa edilen bir adalet dönemine giriyor. | Open Subtitles | اليوم، يبدأ في مدينتنا عهد جديد من العدالة يجسدها تشكيل "وحدة نزاهة الإدانة" والتي تعمل على مستوى المدينة |
Dün gece, Gotham şehri yeni bir adalet dönemine girdi. | Open Subtitles | الليلة الماضية، مدينة (غوثام) دخلت عصراً جديداً من العدالة. |
Şu andan itibaren, Howard Stark bir adalet kaçağıdır. | Open Subtitles | (إعتباراً من هذه اللحظة (هوارد ستارك هارب من العدالة |
Ve o cinayeti kendine haklı gösterebilmek için abartılı bir adalet anlayışı geliştirdi. | Open Subtitles | ومنذ حينها تطور لديه حس متضخم بالعدالة لكي يبرر القتل لنفسه |
Evet, bizi bu duruma siz soktunuz ve sizi seçmemiz nereden bakarsan evrensel bir adalet bile olabilir ama bunu kime olsa yapardık. | Open Subtitles | نعم لقد أرغمتونا على الامر والامر بالكاد أشبه بالعدالة الكونية أنت تصبح أنت , لكن.. نحن كنا لنفعل هذا مع اى أحد |
Bir İsviçre çakısına benzer, gelişim boyunca incelikle bilenmiş sabit mental modüller ve keskin bir adalet duygusuna sahiptir. | TED | بل هو أقرب إلى سكين الجيش السويسري حيث يحتوي الدماغ على وحدات عقلية ثابتة يتعلم الطفل إجادتها بشكل دقيق خلال فترات النمو بالإضافة إلى إحساس قوي بالعدالة. |
Katomi'nin güçlü bir adalet duygusu vardı. | Open Subtitles | ... وبإحساسها القوي بالعدالة |
Swartz, geri vitesi olmayan zalim bir adalet sisteminin dişlilerine sıkışmıştı. | Open Subtitles | عَلِقَ شوارتز في تروس آلة عدالة جنائية طاحنة لا يمكنها التراجع |
Hiçbir zaman çifte standartlı bir adalet sistemi olarak da tasarlanmadı: zenginler için bir tane ve diğer herkes için bir tane. | TED | لم يُقصد من الكفالة مطلقًا خلق نظام عدالة ذي طبقتين. واحدة للأغنياء وواحدة لكل شخص آخر. |