Bu kızların sahip olduklarına dair hissettiğimiz şeylerden birisi çok yoğun bir cesaret taşıdıklarıydı. | TED | شعرنا بأن إحدى الأشياء لدى هؤلاء الفتيات هو الكم الهائل من الشجاعة لديهن |
Ama bir şeyi aksi yöne çevirebilmek için bir dahinin dokunuşu ve büyük bir cesaret gereklidir. | Open Subtitles | لكنها تتطلب لمسة عبقرية وكثير من الشجاعة لتحريك شيء في الاتجاهالمعاكس |
Biliyorum sizin için içeri girmek bile bir cesaret örneği ama aslında, kapalıyız. | Open Subtitles | أنظر , أعلم أنمه ربما أخذك الكثير من الشجاعة فقط لتدخل إلى هنا , ولكننا بالواقع أغلقناً |
Çoğu kimsenin bilemeyeceği doğal bir cesaret örneği gösterdik. | Open Subtitles | لقد تصرفنا وأظهرنا شجاعة كبيرة إنها حقيقة لا يعرفها الكثيرون |
Her şeyinizi geride bırakıp yeni bir koloni kurmak için ayrılmanız gerçekten çok büyük bir cesaret istiyor. | Open Subtitles | لابد أن الأمر تطلب شجاعة كبيرة ... لكـيّ تهاجروا إلـى مستعمرة جديدة وتتركوا عالمكم بأسره خلفكم |
Bay Patel'inki gemi kazaları tarihinde benzerine rastlanmayan bir cesaret ve hayatta kalma hikayesi. | Open Subtitles | السيد باتيل هو قصة مذهلة عن الشجاعة و الجلد لا مثيل لها في تاريخ غرق السفن |
Demek istediğim bunu yapmak büyük bir cesaret ister ve siz bunu yaptınız. | Open Subtitles | اعني . هذا يتطلب الكثير من الشجاعة لتقديمة للعامة وهذا مافلعتيه |
Bir babanın kendi oğlunda görmek isteyeceği bir cesaret. | Open Subtitles | هذا النوع من الشجاعة الوالد لايمانع رؤيته في أبنه |
sizin yaptığınızı yapabilmek büyük bir cesaret gerektirir. | Open Subtitles | لقد تطلب ذلك الكثير من الشجاعة لتفعل ما فعلته |
Benim içmeme karşı gelmek büyük bir cesaret gerektirdi. | Open Subtitles | لقد تطلب الامر الكثير من الشجاعة لتواجهني بشأن ادماني على الشرب |
Birgitte Nyborg'un hastalığını böyle içten ve kişisel şekilde açıklaması büyük bir cesaret örneği bence. | Open Subtitles | من الشجاعة الاعلان عن حالتك والحديث بكل أريحية عن مرضها |
Buraya gelmeniz için büyük bir cesaret gerekmiştir değil mi? | Open Subtitles | تملكتي الكثير من الشجاعة لتأتي هنا، أليس كذلك؟ |
Böyle bir yere geldiğimde küçük bir cesaret gitgide beni ele geçirir ve kendimi uyum sağlamış hissederim. | Open Subtitles | عندما أحضر إلى مكان كهذا، تدريجياً، أشعر بقليل من الشجاعة وأشعر بإصلاح الأشياء. |
Ve kendimi bütünüyle mesleki alanıma adamak, bir cesaret eylemi gibi hissedilebilir. Ayrıca itiraf ediyorum ki her zaman meydan okumaya hazır değildim, reddedilme korkusu ya da kendini koruma sebebiyle. | TED | ومحاولة ظهوري كاملة في عالم المهنية قد يبدو كنوع من الشجاعة. وسأعترف لكم بأني لم أكن دائمًا مستعدةً لهذا التحدي، سواء بسبب خوفي من الرفض، أو للحفاظ على ذاتي. |
Kesinlikle. Bence burada olman büyük bir cesaret örneği. | Open Subtitles | بالضبط ، أعتقد أن من الشجاعة وجودك هنا |
Merhaba, Cale. Gelmen büyük bir cesaret. | Open Subtitles | إنها شجاعة كبيرة منك لِأن تأتي هكذا. |
- Asıl ben teşekkür ederim, Doktor. Buraya çıkmanın büyük bir cesaret gerektirdiğine şüphe yok. | Open Subtitles | نعرف أنه يتطلب شجاعة كبيرة لتفعل هذا - شكراً - |
Büyük bir cesaret örneği gösterdin. | Open Subtitles | لقد أظهرت شجاعة كبيرة |
Teğmen Miller olay yerine vardığında büyük bir cesaret gösterdi. | Open Subtitles | أظهرَت الملازم (ميلر) شجاعة كبيرة عندما وصلت لمكان الحادث. |
Aslında Bayan Dodd tam bir cesaret örneği gibi görünüyor. | Open Subtitles | حسناً ، يبدو أن الآنسة (دود) هي مثال عن الشجاعة |