| Evsizler barınağında bir dostu vardı, ve bir özel dedektif | Open Subtitles | ، كان لديه صديق واحد بملجأ المشردين و هنالك محقق خاص، يظن أنّه رآه |
| Hayatında sayısız, tehdit ve şans oldu ama iyi veya kötü Birleşik Devletlerin bir dostu. | Open Subtitles | لقد هُدّدت حياته وثراءه في الماضي وما جعل الأمر أقل سوءاً أنه حليف للولايات المتّحدة |
| Eski bir dostu getirdim. | Open Subtitles | مهلا ، أحضرت على طول وهو صديق قديم. |
| İmparatorluğun duvarları çöküyor, Sturmbannführer Krauss ama Almanya'nın Arjantin'de bir dostu var. | Open Subtitles | الجدران من الإمبراطورية المتداعية، Sturmbannführer كراوس، لكن ألمانيا لديها صديق في الأرجنتين. |
| Sid Adger, Bush ailesinin bir dostu, beni görmeye geldi ve Hava Milli Muhafız Teşkilatı için George W. Bush'u tavsiye edebilir miyim diye sordu. | Open Subtitles | صديق لعائلة (بوش جاء لرؤيتي وطلب مني ان أضع (جورج دبليو بوش) في الحرس الوطني الجوي |
| Rüzgarın esmesini sağlama gücü neye yarar ki eğer bir dostu hapisten çıkaramıyorsan? | Open Subtitles | ما نفع الطاقة التي تجعل الرياح تعصِف إن كنت لا تستطيع إخراج صديق من السجن؟ |
| Belki de eski memleketimizi ve eski bir dostu ziyaret edebilirsin. | Open Subtitles | ربما تزور مدينتنا القديمة و تزور صديقًا قديمًا |
| Leydi Lucas biraz önce onun Bay Bingley'in çok eski bir dostu olduğunu söyledi. | Open Subtitles | السيد ة لوكاس تقول أنه صديق السيد بنجلى |
| Batı'nın bir dostu olarak bundan dolayı üzüntülüyüm. Bu yüzden, bugünkü hedefim Batı'ya yardım etmeye çalışmak. | TED | كصديق للغرب شعرت بالكرب لهذا لذا فإن هدفي اليوم هو محاولة مساعدة الغرب |
| Biri bir dostu hakkında yanılıyor olabilir. | Open Subtitles | واحد يمكن أن يكون مخطأ حول صديق واحد. |
| Zavallının kendisine bir anma töreni düzenleyecek tek bir dostu bile yok. | Open Subtitles | نعممم , الرجل الفقير لم يكن لديه حتى لو صديق واحد to throw a memorial for him. ليعمل تذكارأ له |
| bir dostu saklamak başka. Bir kişi. | Open Subtitles | يختلف الصديق, صديق واحد |
| Hayatında sayısız, tehdit ve şans oldu ama iyi veya kötü Birleşik Devletlerin bir dostu. | Open Subtitles | لقد هُدّدت حياته وثراءه في الماضي وما جعل الأمر أقل سوءاً أنه حليف للولايات المتّحدة |
| Bir kişiyi aradım, eski bir dostu. | Open Subtitles | تكلمت مع شخص واحد ، وهو صديق قديم |
| Bir kişiyi aradım, eski bir dostu. | Open Subtitles | تكلمت مع شخص واحد ، وهو صديق قديم |
| McManus'un 14ncü Karakol'da bir dostu var. | Open Subtitles | مكمانس لديه صديق في الدائره 14 |
| Hartmann ailesinin bir dostu olduğunu iddia etti. | Open Subtitles | (ادّعى أنه صديق لعائلة (هارتمان |
| Bay Reynolds'ın yan köyden bir dostu geldi. | Open Subtitles | لدى السيد (راينولدز) صديق من الـ (جانكشن) |
| Eski bir dostu ziyaret edeceksin gibi görünüyor. | Open Subtitles | حسنًا، يبدو وكأنك ستزور صديقًا قديمًا |
| - Mark'ın bir dostu. | Open Subtitles | "أنه صديق لـ"مـارك |
| Uzun zamandır Batı'nın bir dostu olarak Batı toplumlarının ne kadar kötümser olduklarının farkındayım. | TED | كصديق منذ فترة طويلة مع الغرب أنا مدرك بالفعل بكيف أصبحت المجتمعات الغربية متشائمة |