| Kara deliklerin evrendeki her şeyi yuttuğuna dair bir efsane vardır, ama onun içine düşmeniz için çok fazla yaklaşmanız gerekir. | TED | هنالك خرافة تنص على أن الثقب السوداء تلتهم كل شيء في الكون، لكن في حقيقة الأمر يجب الإقتراب كثيرا للسقوط فيها. |
| Bence bu daha çok dergi satmak için uydurulmuş bir efsane. | Open Subtitles | اعتقد انها مجرد خرافة تساعد على بيع المجلات لحظة خرافة ؟ |
| Kasap, diğer katiller kadar bilinmese de yerel bir efsane. | Open Subtitles | الجزار ليس معروفا بقدر القتلة المتسلسلين الآخرين لكنه اسطورة محلية |
| Dürüst olmak gerekirse onun bir efsane olduğunu düşünmeye başladım. | Open Subtitles | لكن بصدق بدأت أفكر أنه لا شيء أكثر من اسطورة |
| Aslında, bu sadece bir efsane, yani bir gün öyleyce gidebilir. | Open Subtitles | حسناً إنها مجرد أسطورة وقد يتركك هذا المخلوق قبل هذا الوقت |
| Burada söylenen eski bir efsane. | Open Subtitles | إنها أسطورة قديمة , يقولون أنها حدثت في هذه المنطقة |
| Bu kasabada, şeytani bir yaratığın konumlandığına dair bir efsane var. | Open Subtitles | تقول الأسطورة أن في تلك البلدة، وحش شرير يتمدد في الإنتظار. |
| Hayali yaratıklardır. Kelt geçmişe ait bir efsane. | Open Subtitles | انهم يصدقون اسطوره من سكان بريطانيا القدماء |
| Uzayda bir trilyon dolarınız ve 20 yılınız yoksa hiçbirşey yapılamayacağıniza dair bir efsane vardır. | TED | هناك خرافة أنه لا يمكنك أن تفعل أي شيء في الفضاء بأقل من تريليون دولار و 20 سنة. |
| Artık zengin ve fakir arasında bir uçurum yok. Bu bir efsane. | TED | لم تعد هناك فجوة بين الغني والفقير. هذه خرافة |
| Sığınağın üzerindeki yitik dünya sadece bir hatıra, bir efsane haline gelirdi. | Open Subtitles | وحينها سيصبح العالم الضائع فوق هذا الملجأ مجرد ذكرى أو خرافة |
| Viking miğferlerinin boynuzlu olduğu bir efsane. | Open Subtitles | تعرفان، إنّها مجرّد خرافة كون خوذات الفايكينغ حملت قرون |
| Onu dinleme. Kasabadaki rahipten duyduğu bir efsane bu sadece. | Open Subtitles | لا تستمع له ، إنها اسطورة لقد عرفها من الكاهن فى البلده |
| Gladyatör Barabbas, duyduğuma göre, aramızda bir efsane haline geliyorsun. | Open Subtitles | المصارع باراباس ، سمعت انك ستصبح اسطورة بيننا |
| Ve öldürülen bir kahraman bir şehit olur ve bir şehit derhal bir efsane olur. | Open Subtitles | هو بطل والبطل الذي يقتل يصبح شهيدا والشهيد فورا يصبح اسطورة |
| Bu kahramanlık öyküsü başka bir efsane değil. | TED | هذه القصة البطولية ليست مجرد أسطورة أخرى. |
| Bu gerçek bir efsane. Ve en az toprak bükme kadar eski bir hikaye. | Open Subtitles | إنها أسطورة حقيقية , و قديمة كإخضاع الأرض نفسه |
| Görünen o ki, bu sadece bir efsane değil. | Open Subtitles | والآن ربما تبدو هذه الأسطورة كلاما فارغا ولكـــن |
| Çünkü o bir efsane. Bu iz bırakacak. | Open Subtitles | لم يضرب الكره لانه اسطوره هذه ستترك علامه |
| Marvin Bernstein yaşayan bir efsane. | Open Subtitles | مارفن برنستن حقاً بمثابة أسطورة حية |
| Ben doğduğumda bir efsane olmuştu bile. | Open Subtitles | وفي الوقت الذي ولدت انا فيه كان هو أسطورة بالفعل |
| Kızılderililer bana kutsal balıklarından söz etmişlerdi. Ama ben bunun bir efsane olduğuna inanmıştım. | Open Subtitles | أخبروني الهنود عن أسماكهم المقدسة لكني كنت متأكداً بأنها مجرد إسطورة |
| Bu bir hayalet hikayesi, bir efsane. | Open Subtitles | كانوا مجرد وهم ،ولكن كان هو الاسطورة بعض العملاء لا يمكنهم التغيير |
| Hiç yarış kaçırmamış olmam bir efsane gibi ama diğer motosikletçiler gibi, ben de birçok yerimi kırdım. | Open Subtitles | هذا شيئ أسطوري أنني لم يسبق و أن شعرت بالألم لكنني كسرت الكثير من الأشياء كباقي الراكبين الآخرين |
| Ne aptal bir efsane. Harcadığım zamanıma yazık. | Open Subtitles | يا لها من أسطورة غبية يا لها من مضيعة لوقتي |
| O bir efsane. | Open Subtitles | إنه مُجرد أسطورة |
| Eğer yanılırsa, hepimiz bunu unuturuz. Eğer haklı çıkarsa, bir efsane olur. Kan transfüzyonundan sonra korkmaya başladı. | Open Subtitles | إن كان مخطئاً فسننسى ذلك جميعاً وإن كان محقاً فسيرحل كأسطورة لقد انتابه الخوف مباشرةً بعد نقل الدم |
| Nasıl bir efsane olduğun hakkında bilgim yok ama bu.. | Open Subtitles | لا تعرفين كم أسطورةً سارت بتلك القاعات |