Ancak bilgisayar sadece bir eldiven olmamalı, el sahiden de bilgisayarın gücünü yöneten unsur olmalı. | TED | ولكن ينبغي ألا يكون الكمبيوتر مجرد قفاز يد ، وينبغي أن تكون اليد هى محرك القوة الحاسوبية |
Parmaklarındaki sorunu gizleyen bir eldiven giyiyor. | Open Subtitles | إنه يرتدي قفاز مبطن لإخفاء اصابعة المبتورة |
Bu, eski bir eldiven için oldukça riskli bir çaba, tatliSlarim. | Open Subtitles | كان مسعىً محفوفاً بالمخاطر مِنْ أجل مجرّد قفّاز قديم يا عزيزاتي |
Bu, eski bir eldiven için oldukça riskli bir çaba, tatlışlarım. | Open Subtitles | كان مسعىً محفوفاً بالمخاطر مِنْ أجل مجرّد قفّاز قديم يا عزيزاتي |
Yani, çocuğunu küçükler ligine yazdırıp ve sonra ona bir eldiven almamazlık etmezsin. | Open Subtitles | فانت لا تريدين ان تسجلي ابنك بدوري صغير للبيسبول دون ان تعطيه قفازا |
Ve sana hala bir eldiven gibi uyacak bir şey biliyorum. | Open Subtitles | و أعرف شيئاً ما يزال مناسباً لك كما يناسب القفّاز اليد. |
Beysbol eldiveni gibi uyacak sana, normal bir eldiven gibi. Umarım. | Open Subtitles | إنها تناسبك مثل مضرب البيبسبول إنها اكثر مثل قفاز , أتمني ذلك |
Ama kurbanın sweatshirt'ünün koltuk altında bir eldiven izi buldum. | Open Subtitles | ولكن لم أجد طباعة قفاز تحت الإبط من النوع الثقيل لدينا فيك الحق هنا |
Bir keresinde, bayıldıkları zaman Michael'a küçük bir eldiven taktım. | Open Subtitles | احيانا، عندما يتنزهون أضع قفاز على مايكل. |
yüzüne bir eldiven yapıştığında, sakın karına ona öylece asılmasını söyleme. | Open Subtitles | إذا ألتصق قفاز بوجهك لا تخبر زوجتك أن تقتلعه |
Tüm bu çöplüğü bir eldiven için mi getirttin? | Open Subtitles | أجعلتني أجلب كل تلك الخردة إلى هُنا لتحصل على قفاز واحد ؟ |
Cheryl suya bir eldiven düşürdü, ve Jason onu almak için elini uzattı, kazara tekne devrildi, panikledi ve boğuldu. | Open Subtitles | بأن (شيريل) أسقطت قفازا في الماء و (جايسون) حاول الوصول إليه وبدون قصد قلب القارب |
- Pekala, dinle, top oynamak istiyorsan, bir eldiven kap ama ben dans etmem. | Open Subtitles | - اسمع - إن كنتَ تريد لعب البايسبول فاحضر القفّاز لكنني لا أرقص |