Ve bu fark edilebilir başlangıcı, öngörülebilir sonu olmayan bir hikaye. | TED | وهي قصة لا يوجد لديها بداية ملحوظ، و لا نهاية منظورة. |
CA: Washington Post'ta yine senin verilerine dayanan bir hikaye vardı. | TED | كريس: كانت هنالك قصة تصدرت الواشنطون بوست من المعلومات التي شاركتها. |
Sonra katılımcılar, varsayımsal biri hakkında bir hikaye okudu ve kişiliğini değerlendirmeleri istendi. | TED | ولاحقا، قام المشاركون بقراءة قصة حول شخص مفترض، وطُلب منهم أن يقيموا شخصيته. |
Bu, insanların inanılmaz bir başrolü oynadığı müthiş bir hikaye. | TED | و هي قصّة فيها البشر يلعبون دوراً مذهلاً و خلاّقاً. |
Bay Palmer'ın çevre konuşmasıyla ilgilenirken daha büyük bir hikaye sezdim. | Open Subtitles | كنت أغطي خبر خطاب الرئيس عندما أحسست بقصة أكبر من ذلك |
Bu oldukça üzücü bir hikaye, fakat gerçekte hayvanların bazen nasıl duygu sergileyebildiklerini gösteriyor ki bu bazı eski biyologlar arasındaki çok tartışmalı bir konudur. | TED | وهي قصه حزينة جدا، لكنها توضح كيف أن الحيوانات تستطيع أحياناً أن تُظهر مشاعرها، وهو موضوع جدلي بين علماء الأحياء. |
Neyse ki her sulu gösteri böyle ürkütücü bir hikaye anlatmazdı. | TED | لحسن الحظ، ليس كل عرض مائي كان يروي قصة شنيعة كهذه. |
Einstein bir hikaye anlattı ve hikayelerini takip etti ve teorilerini buldu ve teorilerini buldu ve denklemlerini yazdı. | TED | إذن روى آينشتاين قصة واتبع قصصه إلى أن توصل إلى نظرياته وبعد أن توصل إلى نظرياته توصل إلى معادلاته. |
Etrafımızda görünmez bir güzellik var. Her polen çekirdeği bir hikaye ile büyüyor. | TED | هناك الكثير من الجمال الغير مرئي حولنا وكل حبة لقاح لديها قصة ترويها |
Eğer batsaydı, petrol sızıntısı kadar farklı bir hikaye olurdu. | TED | لو كان الزيت يغرق, لكان تسرب الزيت قصة مختلفة تماماً |
Birkaç yıl önce kılavuz annelerden biri geldi ve... ...bana bir hikaye anlattı. | TED | إذاً، منذ بضعة أعوام، عادت إحدى الأمهات المرشدات ، و أطلعتني على قصة. |
Bu şey benim için başka bir hikaye bunu söyleyebilirim, bunu şimdi hissediyorum. | Open Subtitles | هذا الأمر،أو أية قصة أخرى يمكنني أن أرويها لأنني تعلمت كيف أشعر بها |
Bu bir hikaye çünkü o sırada büroda bir avukat var. | Open Subtitles | هذا ليس كافيا هناك قصة لأنه كان هناك محام في المكتب |
Son on yıldır hiç sertleşmedim ama o tamamen başka bir hikaye. | Open Subtitles | بالطبع، لم أحصل على انتصاب في العقد الأخير لكن هذه قصّة أخرى |
Bütün gün yemininizden bahsedebilirsin. Ama gerçekler başka bir hikaye anlatıyor. | Open Subtitles | يمكنكِ التحدث طوال اليوم عن قَسَمكِ ولكن الحقائق تروي قصّة مختلفة |
Daha iyi bir hikaye uydursaydın yalan söylediğimiz bu kadar belli olmazdı. | Open Subtitles | لو كلفت نفسك بالخروج بقصة أفضل فلن يكون من الواضح أننا نكذب |
Kadının parasını adama önermiş oldun ve bir hikaye anlatmalarını sağladın. | Open Subtitles | عرضت عليها المال لتقدم له المال ليخبرنا بقصة ,تكون أنت فيها |
Amacımız bir hikaye yaratmak değil, 3000 yıl önce Tanrı'dan ilham alarak yaratılan bir hikayeye layık olmaktır. | Open Subtitles | لم يكن مقصدنا أن نخلق قصه لكن أن نستحق ما توحى به القصه التى حدثت منذ ثلاثة آلاف عام |
Kasvetli bir hikaye dinlesem, gerçekmiş gibi tüylerim diken diken olurdu. | Open Subtitles | ويقف شعر رأسى من سماع حكاية مرعبة وكأنما شعرى شئ حى |
Şimdi, karmaşık bir sosyal sistem planlaması yapmak zor bir iştir ve size bir hikaye anlatmama izin verin. | TED | نعلم جميعا أن تخطيط أي نظام اجتماعي معقد هو من الصعوبة بمكان واسمحوا لي ان أسرد لكم القصة التالية. |
Sahte bir hikaye anlatabilirim, ya da direkt doğruyu söyleyebilirim. | Open Subtitles | حسناً، بوسعي أن أُخبرك بقصّة كاذبة أو أن أُخبرك بالحقيقة |
Bana müthiş bir hikaye verdin, gizli tutulan bir şeyin tanıtımını yapamam dostum! | Open Subtitles | انت قدمت لي فحسب قصةً لعينةً هائلة ولا أستيطع الترويج لسرٍ لعين يارجل |
Ama hükûmete gelince o ayrı bir hikâye ve gerçekten bence bir resim, bin söze bedel. | TED | لكن عندما يتعلق الأمر بالحكومة، فهذه قصةٌ أخرى، وأعتقدُ في الواقع أن الصورة تعادلُ 1000 كلمة. |
- İlginç bir hikâye. Ama gördüğün gibi hâlâ tek parçayım. | Open Subtitles | قصّةٌ مثيرة، و مع ذلك، ما زلتُ قطعةً واحدة. |
Cevaplardan çok soruları arttıran bir hikaye yakamı daha da dibe batırır. | Open Subtitles | القصّة التي تثير أسئلةً أكثر منها إجابات تجعلني أتورط بالأمر حتّى النخاع |
Muhabirin teki az önce evsiz gençlerle ilgili bir hikaye anlattı ve benim oğlum onlardan biri. | Open Subtitles | مراسلة قامت بإعداد مقالة عن المشردين , وإبني كان أحدهم |
Nasıl bir hikâye planladığını biliyor olsaydım onu biraz hırpalayabilirdim ve bu beni kötü gösterirdi. | Open Subtitles | لربّما أشبعتها ضرباً لو كنتُ أعرف أيّ نوع من القصص كانت تُخطط لها، تجعلني أبدو سيئاً للغاية. |
Pekâlâ, uzun bir hikaye, özeti şudur ki, biz birlikteydik ve artık ayrıldık. | Open Subtitles | حسناً , امم تلخيصاً لقصة طويلة , كنا معاً , والأن نحن منفصلان |
Aslında belli bir şekilde davranışlarımızın ileri götürdüğü bir hikâye. | TED | هي في الحقيقة قصة فيها افعالنا نفسها تدفع بالقصة في اتجاه معين |