Buna karşı gelmeleri bizim belirlediğimiz bir zamanda başlayacak askeri çatışma ile sonlanacaktır. | Open Subtitles | وإن رفضوا فعلها ستكون النتيجة هي المعركة العسكرية ستبدأ في الوقت الذي نختاره |
Yanlış bir zamanda, bir çocuğun babasına ihtiyacı olduğuna karar vermeyeceksin değil mi? O baba terörist bile olsa. | Open Subtitles | لن تقرر في الوقت الخطأ أن طفلاً ما يحق أن يكون له أب، حتى لو كان ذلك الأب إرهابيًا؟ |
Bana güven. Böyle bir zamanda aileni etrafında isteyeceksin. | Open Subtitles | ثقي بي، سترغبين بوجود عائلة بجواركِ في وقتٍ مثل هذا |
Sanırım çok kavga ettik, ama böyle bir zamanda işi kaybetmek... | Open Subtitles | أعتقد اننا تشاجرنا كثيراً و لكن فقدان وظيفة فى وقت كهذا |
Belirli bir zamanda, ülkede bulunan insan sayısı belirli olduğuna göre, belki bireysel etkimizin daha hafif olacağı bir yerde yaşamayı seçebiliriz. | TED | وهناك الكثير من الناس في هذا البلد في أي وقت من الأوقات، ويمكننا أن نختارالعيش في مكان ربما سيكون أثرنا عليه أخف. |
Kötü bir zamanda mı geldim? Çok üzgünüm. Düzeltmek için elimden geleni yapacağım. | Open Subtitles | هل هذا وقت سئ؟ أنا آسف جداً سوف أفعل أي شئ لأصحح الأمور |
Başka bir yerde başka bir zamanda belki tek başına kalabilirsin. | Open Subtitles | فى وقت غير هذا ومكان غير هذا كان من المحتمل أن ننسجم سويا |
Şayet farklı bir zamanda doğsaydınız saygı değer biri olurdunuz. Ciddiyim. | Open Subtitles | لو كنت وُلدت في زمن آخر لأخذت مكانك الحق، أعني هذا |
Lütfen ikincil buluşma yerine ilerleyin ve sizinle orada uygun bir zamanda buluşalım. | Open Subtitles | من فضلك اذهب الى موقع التسليم الثاني. وسألقاك في الوقت المناسب. ليلة سعيدة. |
Size uygun bir zamanda arayın demiştim ama onu boş verin. | Open Subtitles | أعلم أني قلت أن تتصلي في الوقت المناسب لكن انسي هذا |
Artık bağlı bir çağda yaşıyoruz, herhangi birinin, herhangi bir zamanda, gerçek zamanda elimizdeki küçük cihazla yerini tespit edebileceğimiz bir zaman. | TED | نحن نعيش الآن في عصر الاتصال حيث يمكننا تحديد مكان أي شخص، في أي وقت، في الوقت الحقيقي، من جهاز صغير في أيدينا. |
Ve yakın bir zamanda görmeyi de beklemiyorum. | Open Subtitles | لكني لم أرى إبني منذ أكثر من شهر و لا أتوقع رؤيته في وقتٍ قريب |
Ekonominin durgun oldugu bir zamanda 5 yildizli bir akil hastanesi isletiyorsun. | Open Subtitles | إنّكَ تدير مصحة فئة خمسة نجوم في وقتٍ ملبدٍ بالركود الإقتصاديّ. |
Böyle bir zamanda elinde kâğıtlarla koşturup duruyorsun. | Open Subtitles | تجرى هنا وهناك لتأتى بأوراق موقعة . فى وقت مثل هذا |
General, müsait bir zamanda bu konu ile ilgilenilecek, inanın bana. | Open Subtitles | جنرال سأهتم بهذا الأمر صدقنى و لكن فى وقت جيد |
Herhangi bir kişi, herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde nasıl olabiliyor? | Open Subtitles | كيف يمكن لأي شخص أن يتواجد في أي مكان و أي وقت |
Herhangi bir zamanda, dünyada 1500 kadar uzaylı olacak. | Open Subtitles | في أي وقت مضى, يوجد حوالي 1500 دخيل على الكوكب. |
bir zamanda yolculuk filmi. Seveceğini düşünüyorum. | Open Subtitles | هذا وقت السفر عبر الزمن أعتقد بأنك ستحبه |
O, yanlış bir zamanda yanlış yakada doğdu. | Open Subtitles | لقد ولد في وقت غير مناسب على الجانب الخاطيء من النهر |
Başka bir dünyada, başka bir zamanda olsaydık beni sevebilir miydin? | Open Subtitles | ، في عالم آخر في زمن آخر هل كنت لتحبني ؟ |
Çok yazık, çünkü hasetle dolu bir zamanda yaşıyoruz. | TED | الأمر يثير الشفقة، لأنّنا نعيش في أوقات الغيرة. |
Herhangi bir zamanda da geçebilirdi ama günümüzde yapıldı ve bizim hakkımızdaydı. | Open Subtitles | يجب ان تحدث في وقت ما لكنها صنعتَ الآن، و هي عنـا |
Archie tadilatın şimdi ile asla arasında bir zamanda gerçi asla demedi, ama konuşmamız yarım kaldı. | Open Subtitles | حسنا,اخبار رائعه,ارتشي يعتقد ان اعادة التصميم قد ينتهي اي وقت بين |
Herhangi bir zamanda herhangi bir yerde oluşun neyi değiştirdi ya da birşeyi değiştirdi mi? | Open Subtitles | ما الفرق أن تكون هناك فى أى وقت لعمل أى شيء أو لو أحدثت أى اختلاف على الاطلاق فى الواقع |
Ero-sennin neden böyle bir zamanda orataya çıktı? | Open Subtitles | لماذا يأتي الناسك المنحرف في وقت عصيب كهذا |
Bunun üzerine sen nasıl bir gazeteyi idare etmenin getirdiği sorumlulukları üstlenme kararını verdin? Özellikle karmaşa dolu böyle bir zamanda. | TED | فكيف استطعت ان تمسكي بزمام الامور وتتولي المسؤوليات المتعلقة بادارة تلك الصحيفة خاصة في اوقات عصيبة مثل اوقات الصراع الحالي ؟ |
Nazilere karşı, herkesin onlara boyun eğmeye razı olduğu bir zamanda manevî olarak liderlik etmiş olarak. | Open Subtitles | وكدولة قدمت نموذجاً لقيادة ذات مبادئ فى وجه النازيين فى الوقت الذى كان فيه الجميع عداها يمد يد الصداقة إلى النازيين |
Dürüst olmak gerekirse, ben bu teklif daha iyi bir zamanda gelemezdi. | Open Subtitles | لكى أكون أميناً، إنّى... حسناً، لم تكُن لتأتى فى وقتٍ أفضل |