Benim yaptığım, en basit anlamda bu iki görüşü birleştirmek ve montaj, üretim kavramından uzaklaşarak gelişim konseptine yakınlaşmak. | TED | عملي، على أبسط مستوى، يتمحور حول توحيد وجهتي النظر هاتين، التحرك بعيدا عن التجمع وأقرب إلى النمو. |
GPS özelliğini müzik ile birleştirmek gerçekleştirdiğimiz fikirlerden sadece bir tanesi. | TED | لكن ما سوف نقوم به، أي دمج خاصية تحديد المكان بالموسيقى، هي حقاً فكرة واحدة و حسب. |
Görüntülerin uçlarını birleştirmek bizim numaralarımızdan birisi. Acemilere bunu ben öğretiyorum. | Open Subtitles | إنظر، ربط لقطات كاميرات المراقبة أحد خدعنا، أنا من علّمها للمجندين |
İspanyollar üzerimize zorla ateş açıyorlar sınırı yok etmek için ve kıtayı birleştirmek için | Open Subtitles | هذه حرب لتدمير الحدود التى فرضها الإسبان علينا وتوحيد القارة |
... kutsal törenle bu erkeği ve bu kadını birleştirmek. | Open Subtitles | للم شمل هذا الرجل وهذه المرأة بالرباط المقدس |
Bu testin amacı, su altında bu boruyu düzgün bir şekilde birleştirmek. | Open Subtitles | و موضوع الإختبار لتجميع شىء فى مكانه تحت الماء |
Bu tüketici kredilerini bayilerle birleştirmek demektir. | TED | هذا يعني تجميع الائتمان المقدَّم للمستهلك مع بائعي التقسيط. |
Ayrıca yeni ve gelimiş makineler yapmak için varolan makineleri birleştirmek ilk onun aklına gelmişti. | Open Subtitles | وكان ايضاً المُخترع الأول الذي فكر بدمج المكائن الحاليه لتكوين مكان جديده ومتطوره؟ |
Bu tamamen farklı kültürleri birleştirmek için de üçüncü yeni bir marka başlatıyorduk. | TED | و لكي يتم توحيد هذه الثقافات المختلفه كنا بصدد إطلاق منتج جديد |
Halkı birleştirmek isteyen liderler için çok kullanışlı bir günah keçisiydiler. | Open Subtitles | لكنهم بالنسبة لقيادة تبحث عن توحيد الشعب كانت لهم فائدة عظمى ككبش فداء يتحدون ضده |
Kılıç Sanatının ilk amacı insan ile kılıcı bir ahenkle birleştirmek | Open Subtitles | الهدف الأوّل لمهارة المبارزة هو توحيد الرجل و السيف |
Jacquard zamanında bir dokuma tezgâhıyla bir buhar makinesini birleştirmek kadar bariz bir düşünce 21. yüzyılda da var. | TED | فنحن لدينا فكرةٌ واضحةٌ في القرن ال21 كوضوح فكرة دمج المنوال مع محرّكٍ بخاريّ في زمن جاكارد. |
Elektrikli aktüatörlerin yüksek hızını ve verimliliğini, yumuşak, akışkanla çalışan aktüatörlerin çok yönlülüğüyle birleştirmek istedim. | TED | أردتُ دمج الكفاءةِ والسّرعة العالية الخاصّة بالمحركات الكهربائيّة مع القدرات المتعدّدة للمحرّكات اللينة. |
Envanter sistemlerini birleştirmek kâğıt için faydalı olabilir ama yazıcılar ve kâğıtlar farklı şekilde taşınır. | Open Subtitles | دمج أنظمة الجرد قد تكون منطقية على الورق لكن شحن الطابعات والورق بشكل مختلف |
Kendime sormaya başladım. Böyle zamanlarda fikirleri, gerçekleri ve insanları birleştirmek kimin görevidir? | TED | وجدتُ نفسي أسأل: من هو الذي وظيفته في أوقاتٍ مثل هذه ربط الأفكار، الحقائق الواقعية، والناس؟ |
İyi istihbarat verileri bilinen gerçeklerle birleştirmek demektir. | Open Subtitles | الإستخبارات الجيدة تعني ربط المعلومات بالحقائق المعروفة |
İnsanlara umut vermek, kırılmış bir ulusu birleştirmek, ...sivil itaatsizliği engellemek istedin. | Open Subtitles | أردتي أن تبعثي الأمل، وتوحيد أمة ممزقة درء الاضطرابات المدنية |
Çünkü cenneti yeniden kendine getirip herkesi birleştirmek istiyordum. | Open Subtitles | لأننا كنّا ننوي إعادة السماء لما كانت عليه ولمّ شمل الفصائل |
Dağıtım sistemini birleştirmek ve kontrolleri yapmak iki saat, patlayıcıyı sağlama almak da bir saat alır. | Open Subtitles | سنستغرق ساعتين لتجميع نظام التسليم وندير التشخيصات وساعة أخرى لتأمين الشحنة المتفجرة |
benim işim her çocuğun en iyi fikrini toplamak ve çalışacağını umduğum şeylerle birleştirmek. | TED | وتكمن مهمتي في تجميع أحسن الأفكار التي يأتي بها الأطفال ومحاولة دمجها للخروج بشيء يمكن أن ينجح. |
Bu iki grubu birleştirmek benim yetki alanıma düşüyor ve ben de bunu yapmaya niyetliyim. | Open Subtitles | أرى من منظوري أن أقوم بدمج كلتا الدعوتين القضائيتين بدلاً من اختيار ممثلٍ واحدٍ فقط وهذا هو ما أنتوي فعله ـ لكن .. |
Tanrı'nın huzurunda ve bu şahitlerin önünde bu erkek ile bu kadını kutsal evlilik bağı ile birleştirmek için toplanmış bulunuyoruz. | Open Subtitles | أحبائي لقد تجمعنا هنا في رؤية الله وفي حضور هؤلاء الشهود لنربط هذا الرجل وهذه المرأة برباط الزواج المقدس |
Buraya bu iki insanı birleştirmek için toplandık. | Open Subtitles | تجمعنا هنا لنوحد معاً هذين الروحين |
Bu iki şirketi birleştirmekteki asıl amacım kurumsal felsefeleri birleştirmek konusundaki altın fırsattı. | Open Subtitles | دافعي الحقيقي لدمج هاتين الشركتين، هي الفرصة الذهبيّة لبلورة فلسفات دمج الشركات |
Adeta suyun sıkışması gibi evrenin matematiğini birleştirmek için çabalarını sundukları yerdi. | Open Subtitles | و عند هذه المرحلة جهودهم لتوحيد رياضيات الكون لم تحرز أي تقدم |
Ama Metatron bunu melekleri tuzağa düşürmek için kullanıyor, birleştirmek için değil. | Open Subtitles | لكن (ميتتاترون) كان يستخدمه للإيقاع بالملائكة، وليس لم شملهم. |
O jeneratörleri oraya götürüp birleştirmek için neler çektiğimiz düşünülürse. | Open Subtitles | بالنظر لكلّ ما مررنا به لإدخال كلّ هذه المُولّدات إلى البلاد وتجميعها. |
Bu çifti kutsal bir evlilik bağı ile ...birleştirmek için burada toplandık. | Open Subtitles | نتجمع هنا اليوم لنجمع بين هذين الشخصين برباط الزواج المقدس. |