Senin perspektif, boşluk, şekil, boyut ve mesafe konusunda problemlerin var. | Open Subtitles | لديك مشكلة في إدراك المحيط الفراغ ، الأشكال ، المقاييس والمسافات |
Hem neredeyse tamamen boşluk ve hem de öyle kalacak... | Open Subtitles | فهي تتكون بالكامل تقريباً من الفراغ و سوف تبقى كذلك |
İçinde bir boşluk hissiyle, kasvetli ve yalnız yaşamına dönecekti. | Open Subtitles | وستتركه وحده فى فراغ كبير ليعود إلى الكآبة والوحدة الدائمة |
Ve bu noktada hissettiğim şey, ortada dev bir boşluk olduğuydu. | TED | ولذلك احساس الذي احسست به هو ان هناك فجوة عملاقة هنا. |
Pazartesi duvarın üzerinde bir boşluk olacak sonra ki emperyonist kabus için. | Open Subtitles | كنت أرى مساحة كبيرة على الجدران وفي اليوم التالي أجد كابوساً مطبوعاً |
boşluk çok küçük ve görün diye onu yok ediyorum. | TED | الفجوة ضيقة جدا , و أنا ضخمتها لتقدروا على رؤيتها |
boşluk'taki her şeyi yok edecek kadar büyük bir savaştı. | Open Subtitles | كبيرة جدا بحيث أن كل شيء داخل الفراغ لاقى الهلاك. |
Ta ki kimsenin dolduramayacağı... - ...bir boşluk yaratana dek. | Open Subtitles | عندها لاشيء ولا أحد سيستطيع ملأ هذا الفراغ مرة أخرى |
Yani boşluk doldurma eğrisinin yaptığı şey, bir birim kare içinde alabileceği tüm alanı almasıdır. | TED | ما يفعله منحنى ملء الفراغ هو أن يتوسع ليشمل كل الحيز المتاح داخل مربع وحدة واحدة. |
Bundan üç yıl sonra onu tekrar düşündüğünde içinde bir boşluk hissedeceksin. | Open Subtitles | نعم بعد ثلاثة أعوام من الان عندما تتذكره سيكون هناك فراغ كبير |
Bunu yapmaya mecbur değildim ama ufacık bir çocuktun, baban yoktu, umutsuzdun ve kalbinde koca bir boşluk vardı. | Open Subtitles | لم أكن مرغماً على ذلك لكنّك كنت طفلا يتيماً بلا أب ، بلا أمل و فراغ كبير في قلبك |
boşluk. Diğer resmi 240 milisaniye boyunca göster. | TED | فراغ و استمر كذلك , حتى يضغط المتابع على الأزرار و يقول |
Fark edeceksiniz ki, ortada çok büyük bir boşluk var. | TED | ولكن الأمر أنه، ستلاحظون أن هناك فجوة كبيرة في المنتصف. |
Ufak bir boşluk var, aşağıya bakma eğer yükseklik korkun varsa. | Open Subtitles | هناك فجوة صغيرة لا تنظري لأسفل إذا كنت تعانين من الدوار |
Onu üç boyutlu düşüneceğim. Yani şimdi sadece önümde duran bir harftense bedenimin de içine girebileceği bir boşluk. | TED | أنا سأفكر بها كشكل ثلاثي الأبعاد. الآن، بدلاً من كونها مجرد حرف أمامي، أنها مساحة التي يمكن لجسدي ان يذهب لداخلها. |
Bu gördüğünüz mavi ve kırmızı arasındaki boşluk çok önemli. | TED | وتلك الفجوة بين الخطين الأزرق والأحمر قوية للغاية. |
Anlayacağınız, yasada kurbanların failleri affetmelerine izin vererek hapisten kurtulmak için bir boşluk vardı. | TED | كما ترون هناك ثغرة في القانون تسمح للضحية بمسامحة الجاني وبالتالي يتجنبون السجن. |
Biliyor musun, şimdi o yokken hayatımda bir boşluk var gibi. | Open Subtitles | والآن، أشعرُ أن هنالك فراغاً في حياتي بدونها، ذهبتُ لطبيبة نفسه، |
diğerlerine benzemez, mesela Re. Yeniden dizeğe dönelim, iki sıra arasındaki her satır ve boşluk ayrı perdeyi temsil eder. Bu satırlardan veya boşluklardan birine bir nota koyarsak | TED | لنعد للمدرج الموسيقي. كل خط وكل مسافة تتخلل خطين تمثل نغمة معينة. إذا وضعنا نوتة على أحد الخطوط، |
"Ölü bir boşluk hissettim." | Open Subtitles | استحضار الموت , والشعور بالفراغ أثقل كاهلى |
Olduğumuz kişi ve olmak istediğimiz kişi arasındaki boşluk, yüksek ideallerimiz ve temel gerçekliklerimiz arasındaki farklar. | TED | هذا الفضاء بين من نحن ومن نريد أن نكون، الفجوات بين المثل العليا لدينا وواقعنا الأساسي. |
Daha da yaklaştıklarında birbirlerine biraz boşluk vermek için uzağa bakacaklar. | TED | ومن ثم عندما يقتربان أكثر، سينظران بعيدًا. لإعطاء أحدهما الآخر بعض المساحة. |
Tamam, biliyor musun, duvarda boşluk açmak için ateş toplarını kullanırsın. | Open Subtitles | حسنا، تعرف ماذا، إستعمل كراتك النارية لفتح فتحة في ذلك الحائط. |
Şu anda beynimle omurgam arasında büyük bir boşluk var. | Open Subtitles | لقد اصبحت فجوه كبيره بين دماغي وحبلي الشوكي |
incelediğim birkaç genetik işarete dayalı ve bu haritada bir sürü boşluk var. | TED | ولا يزال الكثير من الفراغات في الخريطة، |
Bir boşluk ki, hiçbir mal, güç veya bilgi yerini dolduramamış. | Open Subtitles | ثقب لم تستطع ثروة ولا سلطة ولا علم أن يسدوه |