Oh, peki... bende, yaklaşık 34 dolar bozukluk var. | Open Subtitles | أوه ، حسناً .. أنا عندي 34 دولار وبعض الفكة |
Bu olayda, ben de suçluluk hissediyorum. Ellerindeki kutuya biraz bozukluk koyup yoluma devam ediyorum. | Open Subtitles | أنا بنفسي أتحمل جزء من الذنب، بوضعي بعض الفكة أو دولار في الكوب وأكمل مسيري |
Mücahid'in şizoafektif bozukluk hastalığı vardı, gerçek ile hayal olanı ayırt etmekte zorluk yaşıyordu. | TED | ومجاهد كان يعاني من اضطراب فصامي عاطفي وقد واجه صعوبة في التمييز بين الواقع والخيال |
Üç: Eğer bir çocuk erken yaşta yalan söylüyorsa, karakterinde bir bozukluk var demektir. Yani ömür boyu iflah olmaz bir yalancı olacaktır. | TED | والثالث: إذا كذب الأطفال في سن مبكر جداً، فهناك بالمؤكد خلل في شخصيتهم وُلدوا بها، وسيصبحوا كذابين مرضى طوال حياتهم. |
Bir bozukluk daha az, yine de çok para ediyor. | Open Subtitles | بالرغم من نقص عملة واحدة فمازالت تعتبر الكثير من المال |
Büyük kız için de 1 dolar bozukluk. Bir tanecik kaldı. | Open Subtitles | ودولار فكة للفتاة الكبيرة واحد فقد للذهاب |
Bipolar bozukluk teşhisi eski erkek arkadaşlarını gizlice takipten iki kez tutuklama. | Open Subtitles | تم تشخيصها بمرض إضطراب ثنائي القطب، ألقي القبض عليها لمطاردتها رفقائها السابقين |
Yaklaşık 250 bin dolarım ve bu yolun sonunda beni bekleyen 350 binle biraz bozukluk var. | Open Subtitles | لدي حوالي 250 ألف دولار و 350 أخرى و بعض الفكة في إنتظاري في نهاية هذا الطريق |
Üzgünüm Charlie. Bende hiç bozukluk yok. | Open Subtitles | انا آسفة يا تشارلي ليس لدي المزيد من الفكة |
Çorabıma bir kaç bozukluk koyacağım sonra da mektup yuvasından size vereceğim. | Open Subtitles | سأضع بعض الفكة في هذا الجورب ومن ثم سأناولك إياه عبر فتحة الرسائل |
Osmakac da şizoafektif bozukluk hastasıydı. | TED | أوسْماكاش كان يعاني من اضطراب فصامي عاطفي |
Sebepleri çok karışık ve dolayısıyla bipolar bozukluk teşhisi ve deneyimi de çetrefilli. | TED | الأسباب معقدة، وبالتالي فإن تشخيص اضطراب ثنائي القطب والتعايش معه يشكل تحدٍ. |
O halde, bu gibi hastalar normalde, hiçbir zihinsel bozukluk belirtisi göstermez mi? | Open Subtitles | هل من الممكن للشخض الذى يعانى من التسمم العقلى أن لا يظهر أى خلل أخلاقى بدون كحول |
Beagle, bana biraz bozukluk ver. Bu sizin park yerinizi kullandığımız için. | Open Subtitles | بيجل، اعطني عملة معدنية هذا مقابل التوقف في الممر الخاص بك |
Affedersiniz. Acaba elinizde telefon için bozukluk var mıdır? | Open Subtitles | المعذرة، أيمكننا الحصول على فكة لأجل الهاتف؟ |
Yanılıyor olabilirim ama annemde olduğu gibi onda da bipolar bozukluk olabilir. | Open Subtitles | أسمع، قد أكون مخطئة لكن قد يكون إضطراب ثنائي القطب مثل والدتنا |
Ayrıca açıkta gördüğü kıç çatallarına bozukluk sıkıştırdığını itiraf etti. | Open Subtitles | إعترف كذلك بإسقاط العملات المعدنية في المؤخرات المكشوفة أُغلقت القضية |
Bana biraz bozukluk verir misin? Müzik istiyorum. | Open Subtitles | أعطني بعض الفكّة أودّ سماع أغنية. |
Hayır, hayır, bende sekiz ton bozukluk var. Onlardan kurtulmam lazım. | Open Subtitles | لا لا , لدي ثمانية أطنان من الفكه يجب أن أفرغها |
Bir bozukluk merhametsizce daima havada dans edecek... | Open Subtitles | تُنقر العملة بإصبع واحد لتحلّق عاليًا* *في السماء، والوجهان للعملة ذاتها |
Burda daha da fazlası var. Maalesef hepsi bozukluk. | Open Subtitles | هناك ماهو أكثر من ذلك هنا أخشى أن كلها فكّة |
Burada en az yedi dolarlık bozukluk var. | Open Subtitles | هنا على الاقل فكه لسبع دولارات على الاقل |
Bazı vakalarda, beyinde fizyolojik bir bozukluk olur. | Open Subtitles | في بعض الحالات، يكون هناك عيب فيريولوجي في تركيبة أدمغتهم |
Sen bunu söylerken bozukluk bağırsaklarını delebilir. | Open Subtitles | وبينما لا تنفك تجذب الانتباه، كذلك الأمر مع دايم يهيم عبر أمعائها |
Bu kesinlikle üç sene önce doğum gününde ona aldığın uğurböcekli bozukluk çantasını telafi edecek. | Open Subtitles | هذا تماماً سيعوض عن تلك الصرافة على شكل خنفساء التي أشتريتها لها قبل ثلاث سنوات لعيد ميلادها. |