Kara Perşembe'de hepsinin bozulduğunu sanıyordum. | Open Subtitles | اعتقدت أن الأقمار الصناعية تعطلت في يوم الخميس المظلم ؟ |
Efendim, buradaki güvenlik kameralarının bozulduğunu söylemiştim. | Open Subtitles | لكن سيّدي، قُلت أن كاميرات الأمن تعطلت في هذه المنطقة من المختبر. |
Aynı vardiya sırasında, memur bey kameraların bozulduğunu iddia edip teknik servisi aramıştın. | Open Subtitles | شكوت أن كاميرات الأمن تعطلت وبأنك إستدعيت الفريق الفني. نعم، سيّدي. |
Tam ayağıma düştü. Oraya gitmeden önce telsizimin bozulduğunu bildirdim. | Open Subtitles | بلّغت أن جهاز إستقبالى معطل قبل أن أذهب للحلبة |
Selam, ahbap. Lavabonuzun bozulduğunu duydum. | Open Subtitles | مرحباً يا صاح، سمعت أن لديكم مغسلة معطلة |
Jimmy'nin sinirlerinin bozulduğunu ilk defa gördüm. | Open Subtitles | كان بإمكاني أن أرى للمرة الأولى بأن جيمي كان منهار عصبياً |
Tony'nin arabasının bozulduğunu ve onu bir yere götürmesi gerektiğini söyledi. | Open Subtitles | قال ان سيارة توني قد تعطلت و أنه يحتاج ليأخذه لمكان ما |
Arabamın bozulduğunu ve sokağa çıkma yasağını geçtiğim zamanı hatırlıyor musun? | Open Subtitles | هل تذكر المرة التي تعطلت فيها السيارة وفاتني الموعد؟ |
Tamam, Öyleyse bu sabah sen aramadın ve arabanın bozulduğunu orada buluşacağınızı söylemedin? | Open Subtitles | -إذن أنت لم تتصل في الصباح لتخبرها بأنَّ سيارتك قد تعطلت وأنكِ ستقابلها هناك؟ |
Beni cep telefonundan arayıp arabasının bozulduğunu söyledi. | Open Subtitles | إتـصل عليّ ، وأبلغني بأنّ سيارته تعطلت |
Şoför, tankerin freninin bozulduğunu, söyledi. | Open Subtitles | قال سائق خزان المياه ان مكابحه تعطلت |
Harold son derece olağan bir tavırla, saatinin bozulduğunu düşündü ve kendisine bir şey söylemeye çalıştığını aklının ucuna bile getirmedi. | Open Subtitles | ...افترض (هارولد) أن ساعته تعطلت و لم يفكر أبداً أنها تحاول إخباره بشئ |
Yapma lütfen. Sharon bana Volvo'nun bozulduğunu söyledi. | Open Subtitles | بحقكِ، (شارون) أخبرتني أن سيارتكم تعطلت |
Harold saatinin bozulduğunu sanıyordu. | Open Subtitles | ...افترض (هارولد) أن ساعته تعطلت |
Sonra arabasının bozulduğunu gördüm. | Open Subtitles | تعطلت سيارته |
İnsanlar televizyonlarının bozulduğunu sanacak. Ve koltuklarından kalkacaklar, televizyonlarının ayarlarıyla oynayacaklar. | Open Subtitles | سيكون ذلك رائعاً الناس سيعتقدون أن تلفازهم معطل |
Harika olacak. İnsanlar televizyonlarının bozulduğunu sanacak. | Open Subtitles | سيكون ذلك رائعاً الناس سيعتقدون أن تلفازهم معطل |
Şimdi yokedicinin bozulduğunu Ve üç hafta çalışmayacağını söylediler. | Open Subtitles | أعلموني بأن الموقد معطل وهذا يلزم ثلاث اسابيع والنفايات مكومة حتى يصلحوه |
Elektriğin yetersiz olduğunu ve birçok ürünün bozulduğunu söyledi. | Open Subtitles | قال أن الكهرباء معطلة وقد خسر الكثير من بضاعته، |
Komşum benim buzdolabımın bozulduğunu biliyor. | Open Subtitles | إنها تعلم أن ثلاجتي معطلة. |
Makinenin bozulduğunu biliyordu. | Open Subtitles | كان يعلم أن الآلة معطلة |
Jimmy'nin sinirlerinin bozulduğunu ilk defa gördüm. | Open Subtitles | كان بإمكاني أن أرى للمرة الأولى بأن جيمي كان منهار عصبياً |