Çoğu kişinin düşündüğünün tersine bu ülkeler durağan değiller. | TED | ويعتقد الكثيرون أن هذه البلدان فاترة، ولكنها ليست كذلك. |
Alarm yükseltildi ve kısa süre sonra bu ülkeler yardım almak bir yana aşırı derecede izole edildiklerini gördüler. | TED | تصاعد التنبيه، و قريبًا وجدت هذه البلدان عدم تلقيها الدعم المطلوب، بل معزولة بشكل متزايد. |
Yani sanki bu ülkeler bu yöne doğru gitmiyor gibiler. | TED | لذلك لا يبدو أن هذه البلدان سوف تستمر هكذا. |
Şimdi bu ülkeler kendi kamu hizmetlerini ve yatırım politikalarını koordine ediyorlar. | TED | الآن هذه الدول تنسق مرافقها وسياساتها الاستثمارية. |
Aslında bu ülkeler daha zengin hâle gelirken, uzun vadede bu model sürdürülebilir değildi. | TED | في الواقع، لم يكن نموذج قادر على المواصلة على المدى البعيد لأن هذه الدول أصبحت أكثر ثراء |
bu ülkeler sürekli olarak dünyanın en şiddetli ülkeleri arasında sıralanıyor. | TED | تصنف هذه الدول باستمرار كأعنف دول في العالم. |
Sonuçta eğer seçimler yolsuzluğun ilacıysa, nasıl oluyor da bu ülkeler bunu düzeltemiyor? | TED | إذن، إن كانت الانتخابات هي علاج الفساد، لماذا لا تستطيع تلك الدول معالجته؟ |
Eğer resmi yollardan sorulursa, bu ülkeler onlara izin verirler. | Open Subtitles | إن طلبت بشكل رسمي فستسمح تلك البلاد بدخول عائلة إسكوبار |
Çok az doktor var ve açıkçası, bu ülkeler bu çeşit salgınlarla başa çıkabilecek kaynaklara da sahip değiller. | TED | هناك القليل جداً من الأطباء وبكل صراحة، هذه البلدان ليس لديها الموارد المطلوبة للتعامل مع مثل هذه الأوبئة. |
bu ülkeler kadın başına altı çocuk oranına sahipler. | TED | هذه البلدان لديها ستة أطفال لكل امرأة. |
Aslında bu ülkeler için neyin gerekli olduğunu biliyoruz. | TED | نعرف جيداً ما هو مطلوب في هذه البلدان. |
bu ülkeler az önce size gösterdiğim stratejileri aldılar; toplumsal katılım, vaka tespiti ve temas takibi, vs., kendilerine göre uyguladılar. | TED | أخذت هذه البلدان هذه الإستراتيجيات التي أريتكم إياها, إشراك المجتمع، إكتشاف الحالات، تقصي المخالطين، الخ.، ثم انقلبوا على رؤوسهم. |
Fakat bu ülkeler Lagos'un banliyöleri. | TED | ولكن هذه البلدان هي ضواحي للاغوس. |
Kuzeyde, Çin var; güneyde, Hindistan, Pakistan, Bangledeş, tüm bu ülkeler var. | TED | شمالاً، لدينا الصين. جنوباً، لدينا الهند، باكستان، بنغلاديش، كل هذه الدول. |
İklim değişikliğine katkıda bulundukları kadar bu ülkeler petrole bağımlı hale geliyorlar. | Open Subtitles | بالإضافة لمساهمته في التغيّر المناخي فهو يجعل هذه الدول تعتمد كلياً على النفط |
bu ülkeler sürekli düşen su ürünlerine sürdürülebilir politikalar koydukları zaman, tekrar arttıklarını gördüler. | TED | حين تتقدم هذه الدول و تضع سياسات مستدامة لتسيير المزارع السمكية، تبدأ الثروة السمكية، والتي تكون دائما في تناقص، على مايبدو، في العودة نحو الازدياد. |
Size şunu garanti ederim ki bu ülkeler üç metropolü hedef alan nükleer saldırıları desteklediyse... şu anda hiçbirinde bizim karşımıza çıkacak ne zaman ne de kaynak kalmıştır. | Open Subtitles | أضمن لك أنه اذا عانت هذه الدول ...بثلاث ضربات نووية فى عواصمها |
bu ülkeler hep güney Afrika' da, yetişkinlerin yedide biri ila üçte birine HIV bulaşmış durumda. | TED | فجميع هذه الدول في جنوب افريقيا لديها نسب بين " واحد من اصل سبعة " إلى " واحد من اصل ثلاثة " بين جميع البالغين مصابون بمرض " نقص المناعة المكتسبة " |
Kendi ayakları üzerinde durabilmeliydi; bakımı için çok fazla insana ihtiyaç olmayacaksa veya bu ülkeler başkalarına dilencilik yapmayacaksa, bazı yabancı ülkelerin teknolojinin değişimi için “Ben seninle ticaret yapmıyorum.” demeyecekse olmalıydı. | TED | يجب أن تتمكن من الوقوف على قدميها، يجب ألا تكون معتمدة على الكثير من الناس حقيقة إذا كان على هذه الدول التسول أو أن تقول لهم دولة أجنبية "لن أقوم بالتجارة معكم،" من أجل أن يتم التحول نحو تطبيق التقنية. |
bu ülkeler sadece belli bir kesim için mükemmeli sağlamaktan herkes için mükemmeli sağlamaya geçtiler, ki bu çok önemli bir ders. | TED | لقد تجاوزت تلك الدول مرحلة توفير الإنصاف للبعض فقطإلى مرحلة توفير التفوق للجميع. وهو درس في غاية الأهمية. |
Sonrasında da, bu ülkeler tamamen bu borca battıklarında ve geri ödemelerini yapamayınca tasarruf önlemleri alınıyor ve şirketler bu ülkelerin üzerine çullanıp, düşük ücretle işçi çalıştırıp, ...doğal kaynaklarını ele geçiriyorlar. | Open Subtitles | يعطون قروض هائلة للبلاد المتعسرة بنسبة فوائد عالية و بعد ذلك، حين تصبح تلك البلاد |