Cesedin nefesi kesilmiş ve ben de bu sayfaları yazıyorum. | Open Subtitles | هذه الجثة لهثت لالتقاط الأنفاس، وكتبتُ أنا تلك الصفحات |
Evin her köşesini iki kere aradım ama bu sayfaları hiç bir yerde bulamadım. | Open Subtitles | لقد تفقدت كل بوصه في هذا المنزل مرتين ولم أستطع إيجاد تلك الصفحات في أي مكان |
Belki de bu sayfaları koparıp atmalıyım. | Open Subtitles | ربما يجب أن نتخلص من تلك الصفحات أيضا |
bu sayfaları özgürleştirip, sayısallaştırdığımızı düşünün, sonra da büyük, birbiri ile bağlı, küresel bir depoda sakladığımızı. | TED | إذاً، تحرير هذه الصفحات وتخيلوا رقمنتها، حسناً، ثم تخزينها في مخزن عالمي متشابك الوصلات. |
Oraya ulaştığımda ise bu sayfaları yaşayacağım maceralar için kullanacağım. | Open Subtitles | وما إن أصل إلى هناك، سأحتفظ بكل هذه الصفحات للمغامرات التي سأقوم بها |
bu sayfaları doldurmanın bir yolunu bul. | Open Subtitles | ابحثي عن طريقة لملئ تلك الصفحات |
Becky eğer bu sayfaları bana getirirsen ben de yardım edebilecek ve her şeyi açığa çıkarabilecek birine götürebilirim. | Open Subtitles | الآن, (بيكي), إذا حصلتِ لي على تلك الصفحات, أستطيع أخدهم لشخص بإمكانه المساعدة, شخص بإمكانه فضح هذا. |
bu sayfaları, sizin kocasıyla beraber olduğunuz cinayet gecesi yazmış. | Open Subtitles | لقد كتبت هذه الصفحات في ليلة قتلها، بينما كنتِ مع زوجها |
Kanıta ihtiyacın varsa bunları alıp oku ama ne yaparsan yap annemin bu sayfaları görmesine izin verme. | Open Subtitles | إن أردتِ دليلاً، فخذيهم، اقرئيهم. لكن أيّما فعلتِ، لا تدعيها ترَ هذه الصفحات. الصفحاتُ خطيرة. |
Sen bu sayfaları okurken belki de çoktan başarmış olabilirler. | Open Subtitles | يمكن في هذا الوقت الذى تقرأ فيه هذه الصفحات يكونوا قد فعلوا ذلك |