Bana bulaşmak istemezsin dostum. Kafes kavgası şeyini biliyorum ben. Çıplak elle Çinli bir adam öldürdüm. | Open Subtitles | لا تريد العبث معي، أنا أقوم بالمصارعة داخل القفص لقد قتلت رجلاً صينياً بيدي |
O deli kardeşim tarafından gönderildi ve inan bana kardeşim bulaşmak isteyeceğin biri değildir. | Open Subtitles | ذلك المختل عقليًّا أُرسِل من قِبل شقيقي، وثق بي شقيقي ليس شخصًا تود العبث معه |
Bana bulaşmak istemezsin çünkü kıçına otu tıkarım. | Open Subtitles | انت لا تريد ان تعبث معى لاننى سوف اضرب خلفيتك |
Burası bir bat yada yüz ortamıydı, ve eğer ayakta kalmak istiyorsanız suç aktivitelerine bulaşmak zorundaydınız. | TED | و كانت هذه بيئة حياة أو موت حيث أن التورط في الأنشطة الإجرامية أو المنحرفة كان من الضروري تماما لو أردت النجاة. |
Gideceğini ve bulaşmak istemediğini biliyorum ama haberin olsun diye söylüyorum. | Open Subtitles | أعلم أنكِ راحلة، و لكنني لست مهتماً أن أتورط أكثر من ذلك لكن من أجل علمكِ فقط الأمور في حياتي معقدة بعض الشيئ |
- Ray... Buna bulaşmak istemezsin. Bu senin boyunu aşar. | Open Subtitles | راي , لا تريد أن تتورط بالامر أنت لست كفء لهذا |
O deli kardeşim tarafından gönderildi ve inan bana kardeşim bulaşmak isteyeceğin biri değildir. | Open Subtitles | ذلك المختل عقليًّا أُرسِل من قِبل شقيقي، وثق بي شقيقي ليس شخصًا تود العبث معه |
Serserilere bulaşmak istemezsiniz hanımefendi. | Open Subtitles | لستِ تريدين العبث مع المتشرّدين يا آنستي. |
Aslında bulaşmak istemediğim kişiler patronun ve ajansındır. | Open Subtitles | في الواقع، إنهما رئيسك ووكالتك اللذان لا أرغب في العبث معهما |
Ama bana hep bulaşmak istemeyeceğin bir şey gibi gelmişlerdir. | Open Subtitles | لكنها دائما تبدو وكأنه شيء لا تريد العبث معه |
Hayır. Bu bebeğe bulaşmak istemezsin. | Open Subtitles | لا ، أنت لا تريد أن تعبث مع هؤلاء الأطفال |
Sofıa Loren ve Richie Blackmore aşkının meyvesi. Ona bulaşmak istemezsin. | Open Subtitles | ليتا فورد ,الابنة غير الشرعية لصوفيا لورين وريتشي بلاك مور , لا تريد أن تعبث مع ليتا |
Cidden buna bulaşmak istemezsin. İster misin? | Open Subtitles | انت حقاً لا تريد ان تعبث بهذا ، اليس كذلك ؟ |
Eğer tüm bunlar to el Llorón'la ilintiliyse o raddeye bulaşmak asla istemem. | Open Subtitles | هذا كله مرتبط بـ ال ليرون, ولست أحاول التورط على ذلك المستوى. |
I. Dünya Savaşının verdiği korku yüzünden, Amerikalıların çoğu başka bir Avrupa savaşına bulaşmak istemiyor. | Open Subtitles | بتذكر مآس الحرب العالمية الأولى غالبية الأمريكان لا يريدون التورط في حرب أوروبية مجددا |
Zaten başka birinin işine bulaşmak son isteğimiz. | Open Subtitles | أخر شيء نريده هو التورط في مشاكل الأخرين |
Bilmiyorum. O dünyaya bulaşmak istemiyorum, tamam mı? | Open Subtitles | لا أدري، ولا أريد أن أتورط بذلك العالم، إتفقنا؟ |
Belaya bulaşmak istemem. | Open Subtitles | أي عمل يكون فلا أريد أن أتورط في شيء |
Bu işe bulaşmak istememeni anlayabiliyorum, ancak Cecilia'yı düşünmeden edemiyorum. | Open Subtitles | استطيعانافهماذا كنت ... لا نريد ان تتورط, لكن لايمكنان اتوقفعنالتفكيرفيسيسيليا. |
Benim hatam çünkü... Bir şey diyeyim mi? Bu arada, kardeşin de ona bulaşmak istememişti. | Open Subtitles | آسف، لأنّه حتى أخوك لم يرد أن يعبث به بالمناسبة. |
Ben sokaklardan geldim ve kararık sokaklarda bulaşmak isteyeceğin son polisim. | Open Subtitles | أنا قادم من الشوارع وأنا آخر رجال الشرطة الذي قد تفكر بالعبث معهم في زقاق مظلم |
Benim gibi bir herife bulaşmak istemezsin. Ben başıboşum. | Open Subtitles | ليس من مصلحتك أن تتورطي مع رجل مثلي , أنا متجول |
Bu işe bulaşmak istiyordun... | Open Subtitles | أتريد أن تكون متورطا في حرب العصابات هذه ؟ |
Yani, bulaşmak istiyor musun? | Open Subtitles | أنا أعني هل تريد الدخول في علاقة ؟ 519 00: 19: |
Bu işe bulaşmak istediğinden emin misin? | Open Subtitles | هَلْ أنت متأكّد تُريدُ أَنْ تُخرّبَ هذا؟ |
Yamuk işlere bulaşmak istemiyorum, dostum. | Open Subtitles | لا أريد التورّط في نوع من المشاكل هنا، لكن.. |