Bunu yapabilecek sadece 135 çiçek açan bitki türü vardır. | TED | و هناك فقط 135 صنفا مزهرا من النباتات يمكنها القيام بذلك. |
Sonunda Bunu yapabilecek bir yer bulman ne kadar hoş. | Open Subtitles | انه لامر جيد ان كنت أخيرا ديك مكان للقيام بذلك. |
Gerçek bir dehasın. Bunu yapabilecek tek zeki kişi sensin. | Open Subtitles | العبقري الحقيقي الوحيد الرجل الأذكى الوحيد الذي يمكنه فعل ذلك |
Lâkin şunu da biliyorum, dünyada Bunu yapabilecek biri varsa, sırf Sensin. | Open Subtitles | لكن لو كان هناك شخص فى العالم يستطيع فعل ذلك فهو انتى |
Bunu yapabilecek tek kişi benim. Bu işin kaynağında olan benim! | Open Subtitles | أنا الشخص الوحيد الذي يمكنه ذلك فأنا هنا في مصدر القرار |
Bunu yapabilecek tek şey de Hakimiyetçi teknolojisi. | Open Subtitles | و دوميناتور التكنولوجيا هو الشيء الوحيد التي يمكن أن تفعل ذلك. |
- Bunu yapabilecek kadar gücün yok. - Şimdi terk et... | Open Subtitles | لا تَجِبُ أَنْ تَكُونَ قادر على فعل ذلك ارحل الآن |
Bunu yapabilecek tek kişi benim. | Open Subtitles | يبدو أنني الوحيد الذي يستطيع القيام بذلك |
Bunu yapabilecek tek kişi sensin, Jack. | Open Subtitles | أنت الشخص الوحيد الذي أعرفه الذي بإمكانه القيام بذلك |
Pekala, herkes buradaysa bu kez Bunu yapabilecek miyiz bakalım. | Open Subtitles | حسناً، لو الجميع هنا لنرى لو كنا نستطيع القيام بذلك مرة أخرى |
Takım lideri olarak seçilmemim sebebi Bunu yapabilecek olmam. | Open Subtitles | لقد تمّ أختياري لأقود هذا .الفريق لأنني متأهلة للقيام بذلك |
Yasa dışı insanları izlemek bir yana Bunu yapabilecek bile kapasitemiz yok. | Open Subtitles | ليس فقط هذا النوع من التنصت غير قانوني نحن لا نملك القدرة للقيام بذلك |
Bunu yapabilecek tek kişi, şu anda silaha sahip olan kişi. | Open Subtitles | الوحيد الذي يمكنه فعل ذلك هو الذي يحمل المسدس |
Yani, Bunu yapabilecek tek kişi patrondur. | Open Subtitles | أعني. الرجل الوحيد الذي يمكنه فعل ذلك هو الرئيس |
Başından birkaç kötü şey geçti ama hâlâ iyi bir üniversiteye gitmek içi bir yol vardır mutlaka ve Bunu yapabilecek biri varsa o da sensin. | Open Subtitles | أوه, ب, كانت لديك بعض النكسات ولكن لابد أن يكون هناك طريقة للدخول الى جامعة عظيمة واذ كان اي احد يستطيع فعل ذلك هو انت |
Gezegende Bunu yapabilecek sadece tek bir şey var. | Open Subtitles | هناك شيء واحد فقط على هذا الكوكب الذي يستطيع فعل ذلك |
Niyetim sizi hapse attırmaktı ve Bunu yapabilecek biriyim. | Open Subtitles | انا كنت انوي ادخالك السجن وانا الوحيد الذي يمكنه ذلك |
Bunu yapabilecek tek kişi Misa. | Open Subtitles | ميسا فقط الوحيدة التي يمكن أن تفعل ذلك |
Bunu yapabilecek tekniklere sahip birkaç yabancı güç var Doktor. | Open Subtitles | هناك الكثير من القوى الخارجية قادرة على فعل ذلك يا دكتورة |
Eğer öldüyse, ...eğer sana emanet ettiğim görevi tamamlamışsan bende Bunu yapabilecek gücün olduğuna inanmışsam neden, az önceki telefon görüşmemde.. | Open Subtitles | لو كان ميتا لو أكملت المهمة التي أوكلتك واعتقدت أنك قادر على إتمامها |
Ve sen Bunu yapabilecek tek kişisin. | Open Subtitles | وأنت الرجل الوحيد الذي بإمكانه أن يفعل ذلك |
Ancak, gerçek hayatta sahip olduğumuz yapay zekâ Bunu yapabilecek kadar zeki değil. | TED | في الحياة الواقعية، الذكاء الاصطناعي الذي نمتلكه فعليا ليس ذكياً بما يكفي لفعل ذلك. |
Herkese saygı duyardı. Bunu yapabilecek birini düşünemiyorum. | Open Subtitles | ولقد عاملت الجميع بإحترام، لا أستطيع أن أتخيّل من بإمكانه فعل ذلك |
Hadi ama, Bunu yapabilecek tek kişi sensin. | Open Subtitles | بربك, إنكَ الوحيد القادر على فعلها. |
İkimiz de biliyoruz ki Bunu yapabilecek tek kişi sensin. | Open Subtitles | أنتِ وأنا كلانا نعلم أنكِ الوحيدة القادرة على ذلك |