| ve bunun gibi şeyler... basit ama sonucunda büyük değişikler yapabileceğimiz şeyler. | TED | وأشياء من هذا القبيل. والأشياء البسيطة مثل هذه تستطيع إحداث فرق كبير. |
| Kendiniz olun, içinizden geleni söyleyin, bunun gibi şeyler işte... | Open Subtitles | كن على سجيتك، تكلم من قلبك أشياء من هذا القبيل |
| Çünkü bu insanlar TV'de sürekli suç programları izliyorlar ve oraya gelip her suç olayında DNA, saç ve bunun gibi şeyler bekliyorlar. | Open Subtitles | لأنّ هؤلاء الأشخاص يشاهدون الكثير من مسلسلات الجرائم على التلفاز وحين يدخلون يتوقعون بأن يحوي كلّ موقع جريمة على الحمض النووي، شعرة، وما إلى ذلك |
| Çay Partisi ilkesi, seçim karşıtı, bunun gibi şeyler. | Open Subtitles | حزب الشاي، التيار المعاكس أشياء مثل هذا "حزب الشاي هي حركة سياسية بأمريكا" |
| İç organları alıp hazırlıyorum, bunun gibi şeyler. | Open Subtitles | أقوم بأخراج الأعضاء وأجهزها أشياء مثل هذه |
| Eğer havanın etkisi ile biraz kırgınlıkları varsa ne istiyorlarsa verin, dondurma, reçel ya da bunun gibi şeyler, yani. | Open Subtitles | إذا كانوا مطيعين أعطيهم ما يريدونه. المثلجات والجيلي وأشياء مثل ذلك. |
| Kurtulanların isimleri, adresleri, bunun gibi şeyler. | Open Subtitles | بأسماء جميع الناجين، عنواينهم، و أشياء كهذه. |
| Okuldan izin belgesi, bunun gibi şeyler. | Open Subtitles | سنأخذ إجازة مِنْ المدرسةِ، أشياء مثل تلك |
| Yalan söylemek, bir şey saklamak... ve ilişkileri bozan bunun gibi şeyler kötü demiştin. | Open Subtitles | لا للكذب، لا لكتمان الأشياء هذه الأمور التي تحزن الناس |
| Ağaçların hemen üstünden uçmak, enerji hatlarının yakınlarına inmek ve bunun gibi şeyler. | Open Subtitles | تكسير بعض الأشجار الهبوط بالقرب من خطوط طاقة أشياء من هذا القبيل ماذا؟ |
| Ve tabi ki, metal projektörler ve floresan lambalarımız ve bunun gibi şeyler vardı. | TED | وبطبيعة الحال ، كان لدينا مصابيح اليد المعدنية ومصابيح الفلورسنت وأشياء من هذا القبيل. |
| Fourier transformatörleri etrafında oturup konuşurduk. Bessel fonksiyonları, modüler transfer fonksiyonları, bunun gibi şeyler. | TED | جلسنا نتحدث عن تحويلات فورييه. دالات بسل، دالة الانتقال المعدلة، أشياء من هذا القبيل. |
| Burada sadece bürokrasi, kurallar, zaman çizelgeleri ve bunun gibi şeyler geçerliymiş. | Open Subtitles | والقوانين وبرامج الدوام وما إلى ذلك |
| bunun gibi şeyler. | Open Subtitles | وما إلى ذلك. |
| Bak, bunun gibi şeyler. | Open Subtitles | أنـظري , أشياء مثل هذا |
| Yap-boz, bunun gibi şeyler. | Open Subtitles | ألغاز ، أشياء مثل هذه |
| Bazen bunun gibi şeyler olur. | Open Subtitles | أحياناً أشياء مثل هذه ، تحدث |
| Anlaşamamalar ve bunun gibi şeyler. | Open Subtitles | الأختلاف فى الرأي وأشياء مثل ذلك. |
| bunun gibi şeyler. | Open Subtitles | حسناً,ستعتاد على قول,"(كول) الأعتادية" وأشياء مثل ذلك. |
| Çünkü çoğu zaman bunun gibi şeyler biraz... | Open Subtitles | لأنه يبدو أمراً صعباً و أشياء كهذه تحتاج... |
| Çimen ve bahçe malzemeleri. Banklar, süs havuzları işte bunun gibi şeyler. | Open Subtitles | تجهيز الحدائق والعشب، المقاعد، الأحواض، أشياء مثل تلك. |
| Yalan söylemek, bir şey saklamak... ve ilişkileri bozan bunun gibi şeyler kötü demiştin. | Open Subtitles | لا للكذب، لا لكتمان الأشياء هذه الأمور التي تحزن الناس |