| Bununla başa çıkmana yardım edebilirim, ama önce bana izin vermelisin. | Open Subtitles | يمكنني مساعدتك في التعامل مع هذا ، ولكنك غير مهتمة بي |
| O kadar da kötü değil. Yeme isteği, Bununla başa çıkabilirdim. | Open Subtitles | هذا ليس سيئا جدا,جوع ما بعد المخدرات يمكننى التعامل مع هذا |
| Bir şey yapmazsak milyonlarca kişi Bununla başa çıkmayı öğrenirken büyük bir engelle karşılaşacak. | TED | إذا لم نفعل شيئًا حيال ذلك، ملايين منا سوف يصطدم بعقبة ونحن نتعلم كيفية التعامل مع هذا الذكاء. |
| Bak, senin için kolay olmadığını biliyorum. Çoğu insan Bununla başa çıkamaz, Kate. | Open Subtitles | أعلم أن هذا ليس سهلاً عليك معظم الناس لا يستطيعون التعامل مع ذلك |
| Ama onu anlayamıyorum çünkü onun Bununla başa çıkabileceğini sanmıyorum. | Open Subtitles | لكن معها، لا يمكنني عمل هذا، لأنني لا أظنها قادرة على تحمل ذلك. |
| - Şu anda Bununla başa çıkamam. - Ofisindeki bütün pislikleri daha yeni temizledim. | Open Subtitles | لايمكنني تحمل هذا الآن لقد توليت أمر الفوضى في مكتبه للتو |
| Size söylüyorum, Bununla başa çıkabilirim. | Open Subtitles | و لكنه لا يؤلم كثيراً أنني أخبركِ، يمكنني معالجة الأمر |
| Belki inanılmaz ama bununla yüzleşmeliyiz, Bununla başa çıkmalıyız. | Open Subtitles | خارق, ربما, و لكن علينا مواجهة الأمر, يجب علينا التعامل مع هذا الأمر |
| Bak, Bununla başa çıkabilirim. Tamam mı? | Open Subtitles | تمهلي , فانا باستطاعتي التعامل مع هذا , حسنا؟ |
| - Bak, tek söylediğim... eğer Bununla başa çıkamazsan... | Open Subtitles | كل ما اريد قوله هو اذا لم تستطيعي التعامل مع هذا الوضع |
| Kendimi o kadının gerçekte hiç annem olmadığına ikna edersem Bununla başa çıkabilirim. | Open Subtitles | والطريق الوحيد أنا قادر على التعامل مع هذا أن يخبر بأنّ بأنّ الإمرأة ما كانت أبدا حقا أمّي. |
| Hayatıma devam etmeye çalışıyorum ve biliyor musun, sen Bununla başa çıkamıyorsun. | Open Subtitles | أحاول إكمال حياتي و تعرف شيئاً؟ لا يمكنك التعامل مع هذا |
| Oh, demek gerçekten Bununla başa çıkmada güçlük çekiyor, öyle mi? | Open Subtitles | أوه، لديه مشكلة حقاً في التعامل مع هذا ؟ |
| Bununla başa çıkarken aynı zamanda çevre dostu bir ürün sunmak endüstride büyük bir değişikliğe neden olabilir. | TED | لذلك فإن القدرة على التعامل مع ذلك بالإضافة إلى توفير منتج صديق للبيئة قد يؤدي إلى تحول جذري في الصناعة. |
| Beyin ameliyatımdan sonra, beynimin bir parçası eksikti, ve ben Bununla başa çıkmak zorundaydım. | TED | بعد جراحتي العصبية جزء من الدماغ أَزيل ووجب علي التعامل مع ذلك |
| Anlamıyorsun. Her cepheden üstüne gelecekler. Bununla başa çıkamayacak. | Open Subtitles | كلا، أنتِ لا تفهمين، سيهاجمونه من كلّ الجوانب، لن يكون قادراً على تحمل ذلك. |
| Eminim Bununla başa çıkamayan başka insanlar vardır ama ben kesinlikle başa çıkamadım ve ben hayatımdaki her şeyi kontrol etmeye alışkındım. | TED | أنا متأكد أن آخرين قد لا يقدرون على تحمل ذلك لكنني بالتأكيد لا أقدر على تحمله وعادة ما كان كل شيء تحت السيطرة في حياتي. |
| Bununla başa çıkabilirim. Babanızın yaptığını yapacağım. | Open Subtitles | يمكننى تحمل هذا سأفعل فقط ما يفعله اباكم |
| Belki de haklıydın. Belki de Bununla başa çıkamam. | Open Subtitles | أنت محق، ربما لا يمكنني تحمل هذا |
| Babam Bununla başa çıkmaya çalıştı. | Open Subtitles | والدي حاول أن يتعامل مع الامر |
| Söyle. Bununla başa çıkabilir. | Open Subtitles | يمكنه التعامل مع ذلك. |
| Bununla başa çıkmayı öğrenmeni istemiyorum. | Open Subtitles | انا لا اريدك ان تتعلمى كيف تتكيفى مع هذا |
| - Şaka yapma, Bununla başa çıkamam. | Open Subtitles | توقفِّ عن المزاح لا أستطيع تحمّل ذلك الآن |