| Tek öğrendiğimiz onun burada olmadığı. | Open Subtitles | الشيء الوحيد أننا إكتشفنا أنها ليست هنا. |
| Bizim için bir şans varsa, burada olmadığı kesin Ava. | Open Subtitles | ولكن إن كانت هناك فرصة لنا يا ايفا , فهي ليست هنا |
| burada olmadığı için sevinmen lazım. | Open Subtitles | يجب أن تكون مسرور أنها ليست هنا |
| Angela burada olmadığı için bilgisayarı yeniden yapılandıramaz bu yüzden idare etmek zorundayız. | Open Subtitles | أنجيلا" ليست هنا لتقوم بالعمل على الكمبيوتر" . لذا علينا فعل ذلك |
| Fakat burada olmadığı sürece, diğer hastalardan bir farkı yok. | Open Subtitles | لكن بم أنه ليس هنا إنه كأي مريض آخر |
| burada olmadığı kesin, çocuklar. | Open Subtitles | حسنٌ، أعلم أنّها ليست هنا يا رفاق |
| Bir bakıma burada olmadığı için üzgünüm. | Open Subtitles | بطريقة ما أنا آسف لأنها ليست هنا |
| burada olmadığı belli. | Open Subtitles | من الواضح ليست هنا |
| Bugün burada olmadığı için mutluyum. | Open Subtitles | اليوم أنا سعيد أنها ليست هنا |
| Defteri varsa da burada olmadığı kesin. | Open Subtitles | فهي حتما ليست هنا |
| Bak, annen burada olmadığı için üzgünüm. | Open Subtitles | آسف لأن والدتك ليست هنا |
| burada olmadığı kesin. | Open Subtitles | بتأكيد ليست هنا. |
| Yardım etmek için burada olmadığı için üzgünüm. | Open Subtitles | -يؤسفني أنها ليست هنا للمساعدة |
| - Kime ne, burada olmadığı sürece. | Open Subtitles | -من يهتم طالما أنها ليست هنا |
| Şey, burada olmadığı aşikâr! | Open Subtitles | حسنا, هي بالتأكيد ليست هنا! |
| Halâ burada olmadığı için şanslıyız. | Open Subtitles | . نحن محظوظون أنه ليس هنا مسبقاً |
| Kesin olan tek şey, onun burada olmadığı. | Open Subtitles | من المؤكد أنه ليس هنا |