Bunun sıradan bir soygun olmadığını düşündürecek bir neden mi var? | Open Subtitles | الديك سبب للاعتقاد انها لم تكن مجرد سرقة؟ |
Sizden herhangi birinin şüphelendiğini düşündürecek bir neden yok muydu? Hayır. | Open Subtitles | هل لديك سبب للاعتقاد أن أى شخص مرتاب بكى ؟ |
Sizden herhangi birinin şüphelendiğini düşündürecek bir neden yok muydu? Hayır. | Open Subtitles | أنتى ليس لديكى سبب للاعتقاد أن أى شخص آخر مرتاب منكى ؟ |
Kocanızın boşanma sürecinde sizden para sakladığını düşündürecek sebeplerimiz var. | Open Subtitles | نملك سبباً يدعونا للإعتقاد بأنّ زوجكِ السابق قد أخفى نقوداً عنكِ |
Diğer seçeneği düşündürecek kanıt mı Bulduğunuzu söylüyorsunuz? | Open Subtitles | هل يعني ذلك بأن وجدت نوع من الأدلة ليقودك للإعتقاد بأن يكون الحادث مدبراً ؟ |
Akciğer embolisini düşündürecek birşey de yok. | Open Subtitles | لم يكن هناك ما يدعو لافتراض أنه إنسداد الأوعية الرئوية |
Bu düzenden sapacağını düşündürecek birşey yok. | Open Subtitles | لا يوجد سبب للاعتقاد انه سينحرف عن ذلك الان |
Başının belada olduğunu düşündürecek sebeplerim var. | Open Subtitles | لدي اسباب تدفعني للاعتقاد انها في ورطة |
Orada olduğunu düşündürecek bir sebep yok. | Open Subtitles | لا سبب للاعتقاد بأنها ستكون هنا |
Ailenizin tehlikede olduğunu düşündürecek bir neden var mı Bay Webb? | Open Subtitles | ألديك أيّ سبب يدفعك للإعتقاد بأن عائلتك في خطر سيد (ويب)؟ |
Belli ki seni kızdıracak ya da sana yalan söylediğimi düşündürecek bir şey yapmışım. | Open Subtitles | لقد فعلت شيئاً ما أغضبكِ مني على الأرجح... أو شيئاً دفعكِ للإعتقاد بأنني أكذب عليكِ... |
Sahte olduğunu düşündürecek bir şey yok, gördüğün gibi. Stans yüzüğü çaldı. | Open Subtitles | لا سبب يدعو للإعتقاد بأنها كانت وهمية، من الواضح أن (ستانس) سرق الخاتم |
Ellen'ın kanıtları nereye sakladığını bildiğimizi düşündürecek herhangi bir neden veremeyiz ona. | Open Subtitles | لا يُمكننا أن نُقدّم له أيّ سببٍ للإعتقاد أننا نعرف أين خبّأت (إلين) الأدلّة. |
Ortada akciğer embolisini düşündürecek bir şey de yok. | Open Subtitles | لم يكن هناك ما يدعو لافتراض أنه إنسداد الأوعية الرئوية |