Sizin işleri için faydalı olduğunuzu pek düşünmüyorlar. Neden biliyor musunuz? | Open Subtitles | حسنا، من المؤكد أنهم لا يعتقدون أنك تعملين أي خير بأعمالهم |
Tarafından Yayımlanmıştır. İnsanlar, filmlerimin pornografik olduğunu düşünmüyorlar. | Open Subtitles | الناس الذين شاهدوا فيلمي, لم يكونوا يعتقدون إنه إباحي. |
Ne düşünürlerse düşünsünler,kesinlikle senin görünmez olduğunu düşünmüyorlar. | Open Subtitles | مهما يعتقدون، هم بالتأكيد لا يعتقدون بأنك مخفي |
Onlar hep gebedirler çünkü sevişmekten başka bir şey düşünmüyorlar. | Open Subtitles | إنها دائما ماتكون حامل كل ما يفكرون به هو الحب |
Stratejik olarak düşünmüyorlar. İnanıyorum ki bu ölümcül bir hata olacak. | Open Subtitles | إنهم لا يفكرون بشكل إستراتيجي أعتقد أن هذا سيكون عيب قاتل |
Benim hissetiğimi düşünmüyorlar, fakat bazen çok düşünürüm. | Open Subtitles | يظنون أنني لا أحس أحياناً، أحس أكثر من اللازم |
Garcia'nın güvenlik tehlikesi taşıdığını düşünmüyorlar, değil mi? | Open Subtitles | انهم لا يظنون ان غارسيا خطر أمني اليس كذلك؟ |
Bunu yapanlar, düşünmüyorlar. | Open Subtitles | الناس الذين يفعلون هذا لايفكرون |
Şöyle düşünmüyorlar: | Open Subtitles | إنهم لا يعتقدون أن هذا شيء قد أعطي لكي يجرب |
- Boğalar çirkin olduklarını düşünmüyorlar. - Ama öyleler. Yaşlı hep çirkindir. | Open Subtitles | الثيران لا يعتقدون انها قبيحة انها كذلك الكبار قبيحون |
- Bazıları mı öyle düşünmüyor... - Evet düşünmüyorlar. - Anladım. | Open Subtitles | ـ بعض الأشخاص لا يعتقدون ـ بعض الأشخاص لا يعتقدون |
Her neyse, onlar senin barının ezik olduğunu düşünmüyorlar. | Open Subtitles | بأي حال, ليست حانتك من يعتقدون أنها سيئه |
Geceyi atlatabileceğini düşünmüyorlar. | Open Subtitles | إنهم لا يعتقدون بأنهُ قادر على تخطي هذه الليلة |
Ancak, insanlar genellikle böyle bir şey düşünmüyorlar, bu da işin diğer yüzü. | TED | و لكن الناس لا يفكرون غالبا بشئ كهذا و الذي هو الجزء الاخر من المعادلة |
Bu zorluklara rağmen, şimdiki durumlarında olduklarını düşünmüyorlar, bu zorluklar sebebiyle bu duruma geldiklerini biliyorlar. | TED | هم لا يفكرون بأنهم وصلوا إلى ما عليه اليوم برغم الصعوبات. بل يعرفون أنهم ما عليه اليوم كنتيجة لهذه الصعوبات. |
Yani biz bu konuyu düşünmüyoruz, ama düşündüklerini sandığımız tüm o insanlar da düşünmüyorlar. | TED | إذا نحن لا نفكر حيال هذا الأمر، بل أن الناس الذين نتخيل أنهم يفكرون فيه هم لا يولون الأمر اهتمامًا حتى. |
Doktorlar, veda etmek için geri dönebileceğini düşünmüyorlar. | Open Subtitles | الأطباء لا يظنون أنها ستعود لأجل وداع أخير |
Belki bunu gelecekte apacaklarını düşünmüyorlar belki oğullarının bir sonraki Bill Gates olacağını düşünüyorlar. | TED | حسنًا، على الأغلب يظنون أنهم لن يتمكنوا من النجاح في المستقبل أو ربما يقولون في أنفسهم قد يصبح ابني هو بيل غيتس المستقبلي |
Ergenlerin beyni hormonlarına öyle bir teslim oluyor ki kendilerinden başka kimseyi düşünmüyorlar. | Open Subtitles | لايفكرون بأحد أبدا سوى أنفسهم |
Bu kasabadaki insanlar onları güvende tutabileceğini düşünmüyorlar. | Open Subtitles | مواطنو هذه البلدة لا يظنوا أن بوسعكَ الإبقاء عليهم آمنين هنا. |
Şöyle düşünmüyorlar: "Bu hayatını vermiş bir şey, o halde acıkmayacağım." | Open Subtitles | إنهم لا يأكلون هناك شيء يمنحهم الشهية |
O iş için artık onu düşünmüyorlar. | Open Subtitles | قد يكون انهم قرروا ان لا تأخذه مطلقا |